Fransa Elektronik Müziğinin Renkli ve Çiçekli Teknocusu: Irène Drésel
Kendisinin müziği şöyle betimleniyor: Durgun, atletik BPM’lerin kristal melodilerle omuz omuza verdiği hipnotik bir dünya…
Kendisi hakkındaki bir yorum da şu şekildedir: Paris’in koşuşturmacasını kırsalın huzuru ve sessizliği için terk eden çok biçimli bir sanatçı olan Irène Drésel, sahnede makinelerinin soğuk çeliğini zarifçe sarkan güllerin de kanıtladığı gibi, dünyasının her ayrıntısına dikkat ediyor.
Aynı zamanda yapımcı da olan Irène Drèsel çok sayıda konserde yer aldı. Aynı zamanda bir dizi büyük festivalde de sahneye çıkma fırsatı buldu. Bunlar arasında Le Printemps de Bourges, Fnac Live, Panoramas, Nuits Secrètes, Scopitone, Ososphère, Arte Concert ve Fusion Festival yer alıyor.
Hayatının ve müziğinin gidişatı açısından şu iki anektod önemlidir. Bir DJ’i ilk kez gençken, Paris’in meşhur (Catacombs) Yeraltı Mezarları’nda bir partide dinledi ve on yıl sonra ilk performansını David Lynch tasarımlı Silencio gece kulübünde sergiledi.
Irène Drésel sahnenin yanı sıra sinema dünyasına da ilk adımını attı ve Eric Gravel’in Mart 2022’de gösterime giren ve başrolünde aktris Laure Calamy’nin oynadığı “À Plein Temps” filminin müziklerini yaptı. Irène Drésel bu filmle 24 Şubat 2023’te En İyi Orijinal Film Müziği dalında César ödülünü kazandı. Böylece tarihte bu kategoride ödül kazanan ilk kadın oldu.
Ödül konuşmasında tabi ki ödülünü tüm kadın bestecilere adadı.
Irène Drésel aynı filmle, “À Plein Temps”, 12. Pekin Uluslararası Film Festivali’nde (BJIFF) En İyi Müzik, Tiantan Ödülü’nü kazandı ve film müziği aynı zamanda Prix de l’Académie des Lumières 2023’e aday gösterilen 5 film müziğinden biri oldu.
Irène Drèsel almış olduğu eğitimlerle vizyonunu oluşturdu.
Beaux-Arts de Paris ve Ecole des Gobelins’de sanat eğitimi aldıktan sonra fotoğraf, video, enstalasyon ve performans alanlarında çalışarak görsel sanatçı olarak kariyerine başladı ve hipnotik ve melankolik melodilerle kariyerine devam ediyor.
Paris Güzel Sanatlar’da rüyalar, beden ve zihin ikilemi üzerine çalıştı. Biraz da bundan olsa gerek “Kinky Dogma” albümünde Hristiyanlık ve Pagan inançlarının sembollerini kullandı.
Bir röportajında şunları söylemişti: “Dinin değerlerini ve meditatif yönünü seviyorum, aynı zamanda törensel yönünü de. Kabul törenimi çok iyi hatırlıyorum. Büyükannem gibi ben de kayıp davaların azizi Aziz Rita’ya sık sık dua ederdim. Teknonun bir din olduğunu düşünmüyorum, ancak her toplantının arkasında kesinlikle ortak inançlar var”
En sevdiği çiçek olan güller kadınlığı, aşkı ve romantizmi simgeliyor olabilir ve Aziz Rita’nın öyküsüne bir gönderme yapıyor da olabilir. Ancak Irène Drésel’in sahnelemesinde hem açık hem de gizli birçok başka anlam da var. Onun teknosunu biraz gizemli ve farklı kılan bir sembolizm ve mistisizm diyebiliriz.
Kinky Dogma albümünde Antik dönemden Romalı rahibelerin adı olan “Vestale” şarkısı gibi antik ayinlere göndermeler var. Aynı zamanda ürkütücü, esrarengiz izlenimlerle dolu “Omerta” parçası için Jocelyn Pook’un “Mashed Ball” gibi ayin müziğinden esinlenmeler var.
Bienvenue şarkısı:
“Hoş geldiniz”: Albümün ilk saniyelerinden itibaren yankılanan bu üç kelime çok basit görünüyor ancak başlamak üzere olan tüm yolculuğu özetliyor.
Klipte Irène Drèsel’i oturma odasında saten bornozu ve perküsyonisti Sizo Del Givry ile birlikte görüyoruz. Klip gizemli kodlarla dolu ve albümde yer alacak parçaları çiçek imgeli bir kehanet kart oyunu aracılığıyla açığa çıkarıyor. Irène Drésel, albümünün dönüşümünü simgeleyen tılsımlar yaratan bir cadı gibi kokulu sıvıları karıştırarak eğleniyor.
Irène Drésel Instagram’da partilerin ya da ekipmanların değil, çiçeklerin, gün batımının ya da tavuklarının fotoğraflarını paylaşıyor. Kendisini biraz monomanyak olarak tanımlayan bu eski Beaux-Arts ve Gobelins öğrencisi için görüntüler oldukça önemli.
https://www.instagram.com/irenedresel/
Irène Drèsel… hoşbulduk.