Dünyadan YaşamHukukYaşam

Pandemi Döneminde Alınan Tedbirlerin Hukuka Uygunluğu

Bilindiği üzere 2019 yılından itibaren hayatımızın seyrini büyük bir ölçüde olumsuz etkileyen Covid-19 salgını aynı zamanda hayatımızı farklı bir yöne evirdi. Covid-19 salgını, 11 Mart 2020 tarihinde Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından “pandemi” olarak ilan edilmişti.

Gündelik hayatta sıkça karıştırılan salgın ile pandemi sözcüklerini ayırt etmekte fayda vardır. TDK’ya göre salgın, sınırları belirli bir alanda enfeksiyonun yayılmasını ifade ediyor. Oysaki pandemi sözcüğü « Ortaya çıkan herhangi bir hastalığın dünya üzerindeki bir kıtada ya da birden fazla ülkede aynı zaman içerisinde yayılım göstererek etkilerini göstermesine verilen addır » olarak ifade edilmiştir.

Günümüzde hala etkisini devam ettiren pandemi, üzerimizde yaratacağı olası etkileri asgari düzeye indirmek amacıyla devlet tarafından birtakım önlemlerin alınmasına sebebiyet doğurmuştur. Bu sebeple kişilerin temel hak ve özgürlüklerini oldukça fazla etkilemektedir. Sokağa çıkma yasağı, iller arası seyahat yasağı, eğitime ara verilmesi gibi temel hak ve hürriyetleri kısıtlayan önlemlerin hukuki açıdan değerlendirilmesine sebebiyet vermiştir. Bu yazımda pandemiye farklı bir perspektif ile pandemi döneminde alınmış tedbirlerin hukuki yönden incelemesini göreceksiniz.

ANAYASA KAPSAMINDA TEDBİRLERİN HUKUKİ NİTELİĞİ

Anayasa’nın 56. maddesinde “herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak” devletin görevleri arasında sayılmaktadır dolayısıyla devletin pandemiye karşılık vatandaşları korumak amacıyla önlemler alması devletin görevidir. Ancak görevini yerine getirirken az rastlanan istisnai bir durumun varlığında dahi kanunilik ilkesinden ayrılmayıp önlemleri mevzuata uygun almalıdır. Pandemi sürecinde ilan edilen sokağa çıkma yasakları, özel yaşama saygı hakları (kişiler çekirdek aile dışında, diğer yakınları ile özgürce görüşememesi), eğitim ve öğretim hakkı (coğrafi koşullardan dolayı uzaktan eğitim imkanı sunulamayan öğrencilerin eğitim alamaması) gibi birçok temel hak ve özgürlükler pandemiyle birlikte etkilenmiştir.

Mevzuatımıza göre temel hak ve hürriyetler Anayasa m.13 ve m.15’e göre sınırlanabilir.

Anayasa m.15 hükmü OHAL döneminde hak ve hürriyetlerin sınırlanmasını düzenlemektedir. Bu hükme dayanabilmek için öncelikle OHAL kararının alınmış olması gerekir. Anayasamızın 119.maddesine göre « Cumhurbaşkanı ; … tehlikeli salgın hastalık … hallerinde … olağanüstü hal ilan edebilir » olağanüstü hal ilan etme yetkisi Cumhurbaşkanına aittir ve tehlikeli salgın hastalığın varlığı halinde OHAL ilan edilebilir. Bu doğrultuda ülkemizde alınan önlemlerin OHAL döneminde alınmadığı gerekçesiyle alınmış olan önlemlerin Anayasamızın 15. maddesi çerçevesinde olmadığı sonucunu çıkarabiliriz. Şunu da belirtmek gerekir ki Olağanüstü Hal Kanunu’nun 9. maddesinde, tehlikeli salgın hastalıklar sebebiyle olağanüstü hal ilanında alınacak tedbirler düzenlemektedir. Bu maddeye göre OHAL ilan edilseydi dahi sokağa çıkma yasağı OHAL döneminde alınabilecek tedbirler arasında sayılmadığı için alınmış olan bu tedbir hukuka aykırılık teşkil edecekti. OHAL Kanunu m.11’e göre « Anayasa ile kurulan hür demokrasi düzenini veya temel hak ve hürriyetleri ortadan kaldırmaya yönelik yaygın şiddet hareketlerine ait ciddi belirtilerin ortaya çıkması veya şiddet olayları sebebiyle kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması » durumunda sokağa çıkma yasağı ilan edilebilir.

Anayasa m.13 ise olağan dönemde temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasıyle ilgili bir düzenlemedir. Bu kapsamda alınmış olan tedbirler mutlaka bir kanuna dayanmalıdır. Olağan dönemde, genel sağlık sebebi ile sokağa çıkma yasağı ilan etme yetkisinin kanunla idareye verilebilmesi için, Anayasa’nın ilgili maddelerinde böyle bir özel sınırlama sebebinin bulunması gerekir. Bir temel hak ve hürriyet sınırlamasının Anayasaya uygun olması için, kanunla öngörülmüş olması yetmez; bu sınırlamanın ayrıca m.13’de belirtildiği üzere “Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak” yapılmış olması gerekir. Örneğin Anayasada sınırlanan hak veya hürriyeti düzenleyen ilgili maddesinde belirtilen sebeplere dayanması lazımdır. Karantina ve sokağa çıkma yasakları “seyahat hürriyeti”ni (Anayasa, m.23), işyerlerinin kapatılması “mülkiyet hakkı”nı (m.35) ve “çalışma ve sözleşme hürriyeti”ni (m.48), Anayasanın zikredilen bu maddelerinde sınırlama sebebi olarak “genel sağlık sebebi”nin belirtilmiş olması gerekir. Oysa Anayasamızın seyahat hürriyetinin düzenlendiği 23’üncü maddesinde, mülkiyet hakkının düzenlendiği 35’inci maddesinde, hak arama hürriyetinin düzenlendiği 36’ncı maddesinde, çalışma ve sözleşme hürriyetini düzenlendiği 48’inci maddesinde sayılan “sınırlama sebepleri” arasında “genel sağlık” sebebi yoktur. Dolayısıyla Anayasa madde 13 çerçevesinde saymış olduğum tedbirlerin bu madde kapsamına giremeyeceği anlaşılmaktadır.

Özetle, pandemi dönemi boyunca alınmış olan sokağa çıkma yasakları, işyerlerinin kapatılması tedbirlerinin OHAL ilan edilmemesiyle ne Anayasa m.15’e göre ne de Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilmiş sebeplere dayanılmadığı için Anayasa m.13’e göre tedbirler hukuka uygun olarak alınmamıştır. Kanaatimce pandemi dönemindeki hukuki engelleri asgari düzeye indirmek için Cumhurbaşkanı Kararnamesi ile OHAL ilan edilmesi görüşündeyim. Nitekim Fransa’da benzer yol izlenmiştir 23 mart 2020 tarihli OHAL Kanunu (Loi n° 2020-290 du 23 mars 2020 d’urgence pour faire face à l’épidémie de Covid-19) ile “sağlık olağanüstü hâli (état d’urgence sanitaire)” ilân edilmesi öngörülmüş ve bu olağanüstü hâl durumunda alınacak tedbirler pek çok maddeyle ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir.

Salih Topaloğlu

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu