Dünyadan Kültür-SanatEdebiyat

Natüralizm’in Baş Mimarı Émile Zola – Hayatı Ve Edebi Kişiliği

Natüralizm’in Baş Mimarı Émile Zola – Hayatı Ve Edebi Kişiliği

Yazarlar, eserlerinde hayatının her anından bir parça taşırlar ve yaşadıkları her yıl, her gün, her dakika onlar için yeni bir bakış açısı oluşmasına yol açar. Fransa’nın hatta bütün dünya ülkelerinin hayranlıkla eserlerini okuduğu yazar, gazeteci Émile Zola 2 Nisan 1840 tarihinde Paris’te dünyaya geldi. Dönemin şartlarına göre yoksul bir aileye sahipti. Babası Venedik göçmeniydi ve ne yazık ki küçük yaşlarda babasını kaybetti. Bu olaydan sonra Zola, Collège Bourbon’da yatılı eğitim görmeye başlamıştı. Zola’nın annesi 1857 yılında kanal projesindeki haklarını aramak için Paris’e geri döndü. Böylelikle Zola’nın eğitim hayatı Saint-Louis Lisesi’nde devam etti. Mezun olduktan sonra iki kez girdiği bakalorya sınavından maalesef ki başarıyı elde edemedi. Sonraki iki yılda da Zola’nın hayatının oldukça çetin ve yorucu geçtiğini söyleyebiliriz. Bir rivayete göre, o kadar yoksul bir durumdaydı ki karnını doyurmak için serçe avlıyordu.

Yazarlığa İlk Adım

Émile Zola’nın 1862 yılında Louis-Christophe-François Hachette’in yayınevinin satış bölümünde çalışmaya başlaması ile kader çarkını harekete geçirdi. Ek gelir elde etmek için makaleler ve öyküler yazmaya başlamıştı ve sonunda ilk romanı olan aynı zamanda hayatından esinlenerek kaleme aldığı, çirkin düşünceleri açığa vurarak anlattığı La Confession de Claude’u (Claude’un İtirafları)’ı yayımladı. Tabiî ilk eseri hem polisin hem de halkın dikkatini çekti bunun üzerine Hachette kendisini ve sahip olduğu konumu sıkıntıya sokmamak adına Zola ile yollarını ayırdı. Bir yandan serbest gazetecilik yaparak bir yandan da eserlerini üretmeye devam ediyordu. Ardı ardına birçok roman yayımladı, 1867 yılında bir cinayet romanı olan Therese Raquin’i (Terez Raken), bunu 1868 yılında kalıtım ilkelerini romana uyguladığı Madeleine Ferat izledi. Bu yıllarda Balzac’tan etkilenerek La Comedie humaine tarzında bir dizi roman çıkarmaya karar verdi. Böylece kafasında 10 serilik bir roman dizisi planı çizmiş lakin bu dizi toplamda 20 roman ile sona ermiştir.

Zola, La Fortune des Rougon (Rougon’ların Yükselişi) ile serisini başlatmış oldu. Bu dönemde bazı kitaplar Zola’yı kariyer hayatında zirveye taşıdı. Özelliklede 1877’de yayımlanan, alkolizmi ele alan eseri  L’Assommoir ise (Assommoir, 1942/Sen Bir Melektin, 1959/Meyhane.) ile en çok kitapları satılan yazar haline geldi. Başarı zincirini kıran Zola başta Fransız edebiyatı olmak üzere dünya edebiyatına da büyük değerli eserler bıraktı.

Çoğumuzun bildiği ünlü baş yapıtlar ve aynı zamanda Zola’nın başlattığı bu dizinin devamı olan Nana ile bir fahişenin yaşamını ve Germinal ile de madencilerin yaşam koşullarını ele almıştır. Bu iki eserde toplumsal döngü açısından önemli bir konuma sahiptir. 

Natüralist Bakış Açısının Doğuşu

Zola’nın bu muhteşem eserlerinin yanı sıra natüralizmin kurucusu ve en ünlü temsilcisi olarak da edebiyat dünyasında rol oynamaktadır. Émile Zola’nın natüralizmini anlatmadan önce natüralizminin ne demek olduğunu açıklamamız gerekirse; Natüralizm, gerçekçilikten ilerleyen genellikle edebi Realizmin mantıksal dışa vurumu olarak adlandırılır. Daha net bir şekilde açıklamamız gerekirse, Natüralist bir yazar, gözlemci gibi olayları; sadece dışarıdan seyretmez, laboratuvar ortamında çalışan bir bilim adamı gibi olayların oluşumuna bizzat müdahale eder. Akıllara gelen en önemli sorulardan biri, natüralizm ve realizm arasındaki fark nedir oluyor. Bunu da kısaca anlatmamız gerekirse; Realizm, gerçek hayatı temsil etmeye çalışırken natüralizm ise hayatı realizmden daha bilimsel, neredeyse klinik bir şekilde temsil etmeye çalışıyor. Natüralizm, iki bilimsel ilke olan Belirlenimcilik ve deneyci yöntemin edebiyata uygulanması ile ortaya çıkmıştır. Gelin bunu şu cümlelerle açıklayalım; Realizmin bir üst basamağı olarak adlandırdığımız natüralist edebiyatının esin kaynağı Hippolyte Taine’dir.

”Aynı sebepler aynı şartlar altında aynı sonucu verirler.”

Bu sözün edebiyatta uyarlanması, olay ve kişileri bilim adamı gözüyle incelemek, karakterlere müdahale etmemek ve duygusuz bir şekilde yalnızca gördüklerini aktarmak şeklinde gerçekleşmiştir.

Kendi hayatından parçalar taşıyan ve bunu eserlerine taşıyan Émile Zola için natüralizm, insanın karakter, huy ve davranışını kalıtım, çevre ve içinde bulunduğu tarihsel anı belirliyordu. Deneyci yöntem ise doğru ve kesin verilerin nesnel bir biçimde kaydım gerektiriyordu. Bu düşüncelerinin ardından Le Roman ecperimental ve Les Romanciers naturalistes gibi eserleri natüralist bakış açısı için önemli bir yerde konumlandırılmaktadır. Yazdığı önsöz ile natüralizm gerçek ilkelerini açıklayan Therese Raquin adlı romanıyla kısa sürede natüralist bakış açısında büyük bir yankı uyandırmıştır.

https://beq.ebooksgratuits.com/vents/zola-raquin.pdf

Émile Zola’nın Keskin Kalemi – Alfred Dreyfus

Eserlerinde toplumsal sorunlara bolca yer veren ve eleştirmekten çekinmeyen Zola, Academie Française’e 19 kez aday oldu ve bir kez bile üye seçilemedi. Bunun en büyük örneği sayabileceğimiz La Debâcle (1892- Çöküş) ile hem Fransızların hem de Almanların yoğun tepkileriyle karşı karşıya kaldı. Bu romanı Fransız hükümeti ile ordusunun Fransız-Alman Savaşı (1870-71) sırasındaki politika ve eylemlerini eleştirmek için kaleme almıştı.

Sayısız tartışmaya giren Émile Zola’ın en çok bilinen tartışması olarak adlandıracağımız Dreyfus Olayı’dır. Yahudi asıllı bir subay olan Alfred Dreyfus 1894’te vatana ihanetten suçlanıyordu. Zola, Dreyfus’ün suçsuzluğuna inanıyordu ve bunun üzerine 13 Ocak 1898 tarihinde L’Aurore gazetesinde Fransız genelkurmayını suçlayan ve “J’accuse” sözleriyle başlayan bir açık mektup yayımladı. Bu mektup ile 12 yıl sürecek olan ve dönemin toplumsal-siyasal tarihinde de büyük yankı oluşturan bir tartışmaya yol açmış bulundu. Mektubunda aralarında yüksek rütbeli subayların ve Savaş Dairesi’nin savaşa dair gerçekleri gizlediğini dile getirdi. Bu sefer Zola iftira ile suçlanmakla karşı karşıya kaldı bunun üzerine Temmuz 1899’da İngiltere’ye kaçtı. Dreyfus Davası’nı yeniden değerlendirileceğini ve büyük bir olasılıkla ilk mahkeme kararının bozulacağını anlayınca 1900 yılında Fransa’ya geri döndü. Bu olay Zola’nın yaşam felsefesini ortaya koyduğu unutulmaz bir başarı hikayesi olmuş ve günümüzde de hala güncelliğini korumakla birlikte Fransa’da antisemitizmin ve militarizmin gerilemesine de katkıda bulunmuştur.

Yazarımızın az bilinen bir özelliğine de değinmemiz gerekirse, 1894 yılında Émile Zola yirmi romandan oluşan büyük Les Rougon-Maquart serisini tamamlamış ve aylaklık etme fikrine uzak bir karaktere sahipti. Fotoğrafçılığa merak salan Zola; Paris, Verneuil ve Medan’daki konutlarının her birinde bir fotoğraf laboratuvarı kurmuştur.

https://dilsosyal.com/emile-zola-ve-az-bilinen-fotografcilik-tutkusu/

Eserlerinde korkusuzca kalemini savurun ve yaşadığı hayatta, inandığı düşünce ve ilkelerden sapmadan ilerleyen Émile Zola, 29 Eylül 1902’de Paris’teki evlerinde bacadaki bir tıkanıklık yüzünden uykuda karbon monoksit gazından zehirlenerek hayata gözlerini yumdu. Geriye sayısız değerli eser bırakan Zola yalnızca döneminin değil, günümüz edebiyatının da en önemli yazarlarından biridir.

Natüralizm’in Baş Mimarı Émile Zola – Hayatı Ve Edebi Kişiliği

Beyza VAN

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu