İz Bırakanlar: Sıra Dışı Postacı
Ferdinand Cheval, 1836 yılında Fransa’nın Drôme bölgesinde bir köyde dünyaya geldi. Genç yaşta annesini ve sonrasında da babasını kaybetti. İlkokul diplomasını aldıktan sonra bir fırında çırak olarak işe başladı. Babasının ölümünden sonra amcasının himayesine girdi. 21 yaşında amcasının yanından ayrılıp Lyon yakınlarındaki Valence’a mesleği olan fırın ustalığını yapmak için gitti. İlk çocuğunun ölümü üzerine bu mesleği bıraktı ve tarım işçisi olarak çalışmaya başladı. İkinci çocuğunun ölmesiyle bu mesleği de bıraktı.
Kaderin yüzüne pek de gülmediği Ferdinand, postacı olmak için sınavlara girdi ve 1867 yılında postacı olarak işe başladı. 1869 yılında, doğduğu köye birkaç kilometre uzaklıktaki Hauterives’e tayinini istedi ve emekliliğine kadar burada kaldı. İşi gereği her gün 30 kilometreden fazla yalnız başına yol yapması gerekiyordu. Ferdinand bu yolları bir saray yapmayı düşleyerek aşıyordu fakat daha sonra anılarında belirttiği üzere bu hayalinden, etrafındakilere komik duruma düşmekten çekindiği için, kimseye bahsetmiyordu. Dağıttığı kartpostallar, dergiler üzerindeki yapılar ve yol boyunca iç içe olduğu doğa onun hayalini şekillendiriyorlardı.
On yıl sonra, 1879’da, Ferdinand’ın hayali, Ferdinand tarafından unutulmaya yüz tutmuşken bir olayla tekrar canlandı. Ferdinand yolda yürürken ayağı bir taşa takıldı ve neredeyse düşmesine sebep oldu. Ferdinand buna sebep olan şeyin ne olduğunu merak etti. Karşısında çok farklı türden bir taş vardı. Taşı cebine attı ve ertesi gün aynı yere gittiğinde, elindekinden daha güzellerini buldu. Bunu hayalinin gerçekleşmesi için bir işaret olarak gördü. Taş, uzun yıllar boyunca suyun etkisiyle katılaşmış ve ilginç bir şekil almıştı. Ferdinand kendi deyimiyle bunu şöyle anlatıyor: “Kendime ‘Madem doğa bu sarayı yapmak istiyor, ben de işçiliğini ve mimarisini yapacağım.’ dedim.”
Ferdinand çevresi tarafından tuhaf bir kişilik olarak görülüyordu. “Fakir, deli” adam, her gün kilometrelerce yolu el arabasıyla, bahçesine yığmak üzere taş taşıyarak geçiriyordu. Aynı yıl kızı Alice de dünyaya gelmişti.
Alice 15 yaşında, 1894’te yakalandığı bir hastalık yüzünden öldü ve bu Ferdinand’ı derinden etkiledi. Kızı bu taşları toplamaya başladığı yıl dünyaya gelmişti fakat eserinin tamamlanmasını hiç göremeyecekti. Ferdinand, 33 yıl boyunca el arabasıyla taş taşıyarak muhteşem bir saray inşa etti. 1912 yılında sarayı tamamladı ve ortaya çıkan şey olağanüstüydü. 1905 yılında günlüğüne şöyle yazacaktı: “Bir köylü çocuğu olarak, hayatımı bizim sınıfımızdan da dahilerin çıkabileceğini kanıtlamak için yaşamak ve ölmek istiyorum. İşte, bir hayalin kırk yıl sonra gerçeğe dönüştüğü garip hikayem.’’
Ferdinand sarayı bitirdikten sonra, 77 yaşındayken kendi mezarını yapmak için harekete geçti ve 86 yaşında “Sonsuz Sessizlik ve Dinginlik Anıtı” olarak adlandırdığı bu yapıyı bitirdi. 88 yaşında 1924’te hayata gözlerini yumdu.
Ferdinand sarayına “İdeal Saray” adını verdi. Naif mimarinin dünya üzerindeki tek örneği olan bu eser 1969 yılında André Malraux bakanlığında tarihi eser statüsüne alındı. Saray, Fransa’da Hauterive köyünde bulunuyor.
Saray hakkında 1954 yılında Jacques Baratier tarafından ”İdeal Saray’ın Hikayesi’’ adıyla, 2018 yılında Nils Tavernier ve Jacques Gamblin tarafından “Postacının İnanılmaz Hikayesi” adıyla iki film çekildi.
Doğa dostu
Fakat kara talihli,
Hayatı hayli zorlaştıranı
Söylenmeden yaşadım
İşte, postacı Ferdinand’ın gerçekten de inanılmaz hikayesi; sıradan bir postacı olarak ölüp yıllar sonra kimse tarafından hatırlanmayacak bir hayat yaşamayı kabul etmeyen Ferdinand’ın… Hayatını bir hayali gerçekleştirmek için adamış ve geriye nesiller boyunca, o yapıyı gören herkes tarafından şaşkınlık ve takdirle karşılanacak bir hikaye bırakmış. Sonsuz dinginliğinde, anısına saygıyla…
Yapıyı tanıtan fransızca bir video için : https://www.youtube.com/watch?v=tRm97p9W6yw&t=51s
Kadir Topal