DünyadanDünyadan Politika-Tarih

Urartu Arkeolojisi

Urartu Devleti

Urartu devleti günümüz Türkiye sınırları içerisinde bulunan Van Gölü çevresinde, M.Ö. 8. ve 7.yylar civarında kurulmuş olduğu düşünülüyor. Ancak net bilgiler 9.yy 2. yarısında kurulduğunu göstermektedir. Asur metinlerinde Uruatri olarak geçse de, bir diğer adı Biainnili olarak bilinmektedir. Başkenti Tuşpa’dır. Ermenistan ve İran’ın kuzey kısımlarına kadar genişleyen bir krallıktır. Merkezi otorite ve sosyal politikalarda, Mezopotamya’dan bildiğimiz Asur krallığına rakip bir devlet politikası sergilemiştir. Kendine özgü maden sanatıyla döneminin önemli ticari güçleri arasında yer almıştır. Sanatın ilerlemesinde zengin maden yatakları etkili olmuştur. Gerek mimari gerekse askeri olarak savunma sistemleri gelişmiştir.

Askeri ekipmanlar demir işçiliğinde ki uzmanlıklarından dolayı sağlamdır. Yaptıkları savaşlarda karşı cephenin elinde kalay ve benzeri maddelerden yapılan silahlar olmasına karşın, Urartularda demir olması savaş kazanmalarında büyük bir etkendi. Kurulduğu coğrafyanın engebeli oluşu halkın izole bir şekilde yaşamasını sağlamıştır. Bu sebeple karmaşık bir topluma sahip olmadan içe kapalı yaşamışlardır. Kültürel ilişkiler, günlük yaşam gibi konularda Asur etkileri görülmektedir. Çivi yazısının kullanımı, savaş taktikleri, ölçü birimleri, unvanlar, resim, bezeme, heykel üslubu gibi benzerlikler belirgindir. Mimari, hiyeroglif yazı, kremasyon, fildişi malzemeler ise kuzey Suriye etkilidir. Metal kazanlar, fibula, kemer ve iğne gibi buluntular kendilerine özgü önemli malzemelerdir.

Urartu kralları hakkında kesin bir bilgi arkeolojik veri açısından net bilinmemektedir. Genellikle Asur kayıtlarından bildiğimiz seferlerin düzenlenişine göre tarihlendirmek mümkündür. Asur kralı III. Şalmaneser’den (M.Ö. 858-824) bildiğimiz ilk Urartu kralı Aramu’dur (M.Ö.856). Yaklaşık on yıl sonra tekrar sefer düzenleyen III. Şalmaneser, farklı bir kral olan Sarduri’den bahsetmektedir. Çoğu devlette olduğu gibi Urartu’da da krallık babadan oğula geçmektedir. Kralların genellikle sanat ve mimariyle ilgilendikleri bilinmektedir. Son kral olarak bildiğimiz IV. Rusa daha çok savaş stratejileri ve saldırılar ile uğraşmıştır. 6.yy’ın 1.yarısı Urartu devletinin çöküşünü biliyoruz. Yaklaşık 2 sene içerisinde tüm kaleleri yıkılmış oluyor. Arkeolojik olarak savaş veya saldırıyla olduğu bilinmiyor. Kimlerin yaptığı da bilinmiyor. Birden yok oluyorlar.

Urartu ve Mimarlık

Urartu mimarlığı, topografyayla bağlantılı olarak gelişmiştir. Engebeli ve dağlık bir araziden dolayı çok sayıda kale yapısı karşımıza çıkmaktadır. Taş ve ahşabın birlikte kullanıldığı mimaride, sanatsal işçilik hakimdir. Genellikle kaya üzerine oyulmuş bir temel tercih etmişlerdir. Urartu mimarisini 5 temelde sınıflandırmak mümkündür. Bunlar; kaleler, saraylar, konutlar, tapınak ve anıtlar; su ve baraj sistemleri olarak sıralanabilir.

  • Kaleler

Devletin kuruluşunda öncelik savunma amaçlı kalelerin inşasına verilmiştir. Kenti çevreleyen savunma kaleleri vardır. Bunun dışında ilginç olarak tarım arazilerini gözetleyen kaleler inşa etmişlerdir. Tarım arazilerinin korunması olası bir saldırıda kıtlığı önlemek içindir. Bu kaleler yaklaşık 5 metre yüksekliğinde kayaya oyulmuş temellidir. Yükseklik için doğal
kayalar kullanılmıştır. Duvarların yükseltilmesinde üst kısımlarda kerpiç kullanılmıştır. Ele geçen betimlemelerde kalelerin birkaç kat olduğu görülmektedir. Merkezi otoritenin konumlandığı idari kalelerde bulunmaktadır. Bu kalelerde; tapınak, saray, işlik, idari yapı kompleksleri oluşmaktaydı. Bu kaleler savunma kalelerine göre daha büyük boyutta yapılırdı. Sıkı kulelerin bulunduğu surlarla güçlendirilmiş ve çevrelenmiştir. İdari kalelere en iyi örnek Tuşpa kalesi (Van kalesi) verilebilir.

  • Saraylar

Saray yapıları genellikle kaleler ile ilişkilidir. Araziye yönelik olarak tepe yerleşimleri görülmektedir. Buna en iyi örneklerden biri, hala kazısı devam etmekte olan Yukarı Anzaf Kalesidir. Yine bir kale içerisinde yer alan kompleks olarak görülmektedir. Sarayların, dikdörtgen planlı çok katlı olduğu bilinmektedir. Avlulu bir yapı olan saraylar, bu avluya açılan odalardan oluşmaktaydı. İçerisinde depo alanı, mutfak, pithoslu yapılar bulunmaktadır. Bu yapılar, sıralı dikdörtgen odalardan oluşmaktaydı. Duvarları boyalı ve zeminin sıkıştırılmış kilden yapılmasından dolayı özenli olduğu görülmektedir.

  • Konutlar

Urartuların ev mimarileri hakkında çok bir bilgi bulunmamaktadır. Ancak taş temel üzerine kerpiç duvarlarla, dörtgen biçimde yapıldığı bilinmektedir. Dörtgen biçimli oda at nalı şeklinde bir bölüme bağlanırdı. Yukarı Anzaf Kalesinin güneyinde bir aşağı kent olduğu bilinmektedir. Sur duvarlarının takibinden buranın 141 bin metrekare alana yayıldığı görülür.

  • Tapınak ve Kaya Anıtları

Genellikle kule tipinde kapalı tapınaklar ya da kapı görünümlü açık hava kaya anıtlarını kullanmışlardır. Tapınaklar bir tanrı heykelinin yer aldığı düşünülen bir oda ve ayinlerin yapıldığı farklı bir avlu olarak düşünülebilir. Tapınak komplekslerinde Yunandan alıştığımız tapınak tiplerinden farklı olarak yan odalarda bulunmaktaydı. Avlu içerisinde sunaklar bulunurdu. Olasılıkla kurban kanlarının aktığı delikli taşlardan dolayı, kurban törenlerinin burada yapıldığı düşünülmektedir. Tapınaklar genellikle büyük merkezlerde, tanrılar için yapılırdı. Kaya anıtları ise doğal kayalara oyulan nişlerle temsil edilirdi. Üzeri desenli kapı görünümlü oymaların yanı sıra düz sadece nişten oluşan açık hava tapınakları da vardı. Tapınaklar için en iyi örnek elbette Haldi tapınağıdır. Muṣaṣir tapınağının ise sade bir görüntüsü vardır. İçerisinde bir avlu ve ortada özel odası bulunmaktadır. Avluyu bir sıra sütun çevrelemektedir. Girişin sol kısmında yan odalar sıralanmaktadır. Rekonstrüksiyon çizimlerinde tapınakların çoğunun giriş kapısının bulunduğu cephenin iki yan duvarında kalkanlar ve önünde yan yana iki demir kazan betimlenmiştir. Urartu kültünde önemli olan kazan ve kalkanların bu şekilde kullanılması muhtemeldir.

  • Su ve Baraj

Coğrafi olarak yazları kurak geçen bölgenin, tarım ve günlük tüketim için su ihtiyacını karşılamak adına geliştirdikleri teknolojiler mevcuttur. Urartular bu teknolojinin ilerlemesine büyük katkılar sağlamıştır. Yapılan araştırmalar sonucu Urartular’a ait 63’ten fazla baraj tespit edilmiştir. Bu barajlardan en eskisi Harabe Barajları’dır. Barajın, duvarlarının
tamamı olmasa da günümüze kadar ulaşmıştır. Fakat kullanımdan sonra içerisi toprak dolmuş ve tarım arazisi olarak kullanılmaya başlanmıştır. Suyla ilişkili bir başka mühendislik harikası ise Menua su kanalıdır. Yapım aşamasının taşıdığı manevi anlam bir yana, Kanal 2800 yıldan beri günümüzde hala çalışmaktadır. Bu kesintisiz kullanım dünya tarihi açısından da çok önemlidir. Kanalın taşıdığı manevi anlam ile dünya harikalarından biri olan Babil’in Asma Bahçeleri ilişkilendirilmektedir. Kanalın bir başka ilginç tarafı ise duvarlarında bulunan yazıtlardır. Urartu mimarisinde bu kadar çok yazıtın bir arada bulunması şaşırtıcıdır. Yazıtlarda tanrı Haldi ve kanalın yapımında kral olan ve ismini veren, Menua ibareleri dikkat çekmektedir.

Filiz Ece DALDABAN

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu