Siyah Amerikalıların Mücadelesine Tarihsel Bir Bakış
Amerika’nın gündemini son dönemlerde meşgul eden ve bir Afro-Amerikan olan George Floyd’un öldürülmesiyle başlayan “Black Lives Matter” hareketi, Amerika’da siyahi vatandaşların yaşam koşullarını ve haklarını tekrar gündeme getirdi. Bu olaylar Amerika tarihinde Afrika kökenli vatandaşlar tarafından başlatılan ilk olay değildi elbette ve son olacak gibi de durmuyor. Şimdi, tarihsel olarak Afro-Amerikalıların hangi toplumsal eylemlerde bulunduklarına bir göz atalım.
1865 yılında, Amerika’da Kuzey ve Güney eyaletleri arasındaki iç savaş son buldu ve kazanan taraf Kuzeyliler oldu. Galip taraf, bir dizi reform dayattı ve buna karşılık Güney’de siyasi birtakım cevaplar meydana geldi. Dayatılan reformlar arasında köleliğin kaldırılması ve siyahlara vatandaşlık statüsünün verilmesi vardı. Buna tepki olarak Güney’de Ku Klux Klan adında bir radikal ırkçı örgüt ortaya çıktı. Kuzey ve Güney arasındaki bu ayrım 1877 yılına gelindiğinde ülkenin elitlerinin, ülkede düzenin sağlanması amacıyla uzlaşmasıyla son buldu.
1880 yılında, Güney eyaletlerinde “Jim Crow” adı verilen ve siyahilerin kazandığı sosyal ve ekonomik haklara karşı çıkarılan ayrımcı yasalar yürürlüğe girdi. Amerikan Yüksek Mahkemesi, 1896 yılında ortaya koyduğu “Plessy vs Ferguson” adlı içtihadla bu yasalara onay ve “siyahlarla beyazların hukuk önünde eşit ama ayrı” olabileceklerine karar verdi.
Bu kararların, sosyal ve ekonomik alanda büyük yansımaları oldu. Amerikalı beyazlar ırksal ayrıcalıklarını korumakta ısrarcıydılar. Dönemin elitleri ve bilim insanları, siyahların beyazlardan farklı ve aşağı olduğu fikrini benimsemişlerdi. Konuşmalarında bunu aşağılamalar ve gözdağları ile açıkça belli ediyorlardı. Üstelik, siyahlar yasalar yoluyla siyasal hayattan da dışlanmışlardı. Oy vermek sadece beyazlara ait bir eylemdi. Bunu da “seçmen olabilmek için babanın ya da büyükbabanın seçmen olması” şartıyla sağlıyorlardı. Elbette ki oy verme hakkını yeni kazanmış olan siyahların hiçbirisinin babası ya da büyükbabası seçmen değildi.
Bu baskılara karşı siyah Amerikalılar özellikle 1.Dünya Savaşı’ndan sonra cevaplar vermeye başladılar ancak o konuya geçmeden önce o dönemde etkili olmuş iki kişilikten bahsedelim ve yazımızın ilk bölümünü bitirelim. Booker T.Washington, köle olarak doğmuş bir eğitimci, yazar, hatip ve danışmandı. Ona göre, Güney’deki siyahlar sabretmeli ve hemen eşitlik talebinde, özellikle siyasal alanda, bulunmamalıydı. Siyasal bir talepte bulunmadan önce bir meslek öğrenilmeli, Güney’in ekonomisine katkıda bulunulmalıydı. Washington, Güney’in beyaz elitlerini yatıştırmak amacıyla, siyahların siyasal eşitlik talebinde olmadıklarını, önce onu hak etmeleri gerektiklerini söylüyordu. Madalyonun diğer tarafındaki kişiyse William Edward Du Bois adındaki Amerikalı sosyologtur. Du Bois, Washington’a göre daha şahin bir bakışa sahiptir ve eşitliğin hemen sağlanması gerektiğini düşünmektedir. Ayrıca, Du Bois’ya göre, Washington söylemleriyle siyahların içinde bulundukları durumu kabul etmelerine sebep olmaktadır. Du Bois, NAACP adındaki Siyahları Geliştirme Ulusal Derneğinin kurulmasına katkıda bulunmuştur. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki dönemin siyahi protesto hareketinin en önemli kişiliğidir.
Yazımızın bir sonraki bölümünde, 1.Dünya Savaşı’ndan itibaren başlayan, Amerikalı siyahların gördükleri ayrımcılığa karşı geliştirdikleri mücadeleleri ele alacağız. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, saygılarımla…
Mehmet Kadir Topal