Spor

Federer’in köpüğü!

Spor ve alkolün yakışıklılığı ve uyumu Metin Akpınar ve Zeki Alasya’dan daha da mı sıkıdır? Böylesine zemheri bir konuda şurası bir gerçektir… Ayrılmaz bir ikilidir. Gel gör ki İngiliz ve Alman tribünlerinde bolca görürüz de bizde halen stada girmeden göbeği birayla fullemeniz gerekir. Bira üstüne futbol bir nevi.

İki sıkı dostun yakınlığı elbette reklam endüstrisinin ucundan kıyısında geçecektir. Türkiye’de artık stadın reklam panolarında bile alkol markalarının görselleri yasaklanmış durumda. Liverpool’un efsanevi formasını CNBC-E’deki çiçeklerle birlikte buzlanmış bir yarım Carlsberg yazısı görüyoruz.

Roger Federer Moët & Chandon’un yeni yüzü olmuş. Dünyanın en prestijli markalarından biri Ekselansları ile buluşmuş. Müsaadenizle hikâyeyi biraz geriye saralım…

Hiç şampanya içtiniz mi? Sorunun cevabı ne olursa olsun, Fransa’da bulunan Champagne bölgesinde yetişen üzümlerden yapılan köpüklü şaraplar için kullanılan şampanya yaklaşık 320 önce bulunmuştu. En azından bazılarına göre…

Her şey bir Benedikten rahibi olan Dom Pierre Pérignon’un fıçılarda eskitilen şarapları, cam şişeye koymayı akıl etmesiyle başladı. O tarihlere kadar şaraplar, yapıldıktan sonra fıçılara konup eskitilirlerdi. Bu sırada fıçıdaki şarap ikinci bir fermantasyona uğrar, bunun sonucunda oluşan karbonik gaz fıçıdan uçar giderdi.

Hautville Manastırı’nın mahzencisi olan Pierre, bu ikinci fermantasyondan önce şarapları cam şişelere koymayı ve bir tıpayla oluşan gazı şişenin içine hapsetmeyi başarmıştı. Böylece şarabın büyüsüyle, gaz kabarcıkları tanışmıştı. 1715’te son nefesini verene kadar şaraplarla uğraşan rahibin ünü iki yüzyıl sonra patlayacaktı. Evet, tam iki asır sonra! Dünyanın en prestijli şampanya üreticisi Moët & Chandon, 1936’da piyasaya sürdüğü o çok özel ürününe Pierre Pérignon’un adını vermişti.

1743’te kurulan ve 1832’de bugünkü halini alan müseccel markanın asıl yaratıcıları Moëtler önce Hautville Manastırı’nın bağlarını satın alıyor, ardından 1820’lerde yıllık 20 bin şişe üretime geçiyorlardı. 1830’larda da bugünkü adını alıyor, isminin yanına Chandon’u da ekliyorlardı…

Kısa sürede bir fenomen halini alan Dom Pérignon, James Bond’un 1964 tarihli Goldfinger macerasına da konuk olmuş, hattâ Beatles ile karşılaştırılmıştı: “53’ten kalma bir Dom Pérignon asla sekiz dereceden sıcaksa içilemez tıpkı Beatles’ı kulak tıpasız dinlemenin mümkün olmadığı gibi.”

Aslında şampanya diye bildiğiniz köpüklü şarabı İtalyanlar yaptığında adı Spumante oluyor, Almanlar ürettiğinde Sekt. İspanya’da içerseniz, Cava diye rica etmeniz gerekiyor. Dünyanın her köşesinde köpüklü şaraplar olsa da, hiçbiri şampanya gibi köpüremiyor. Kimi Fransızlara göre aziz olan bu rahibin ne köpüklü şarap yaptığını ne de şampanyayı ürettiği düşülünce, sanki dünyanın en pahalı şampanyasının köpüğü biraz daha artıyor.

“Çabuk gelin, yıldızları içiyorum.” dediği de iddia edilen rahiple aynı dönemde yaşayan İngiliz biliminsanı Christopher Merret, her ne kadar ilk köpüklü şarabı yapsa da bugün hatırlanmıyor. Bir yüzyıl sonra aynı manastırda görev yapan Dom Groussard’ın kilisesine olan ilgiyi artırmak için anlatmaya başladığı masallarla aslında doğan Dom Pérignon efsanesi köpürmeye devam ediyor.

Federer acaba öyküyü biliyor mudur…

Reşat ÇÖTELİ

Başa dön tuşu