Spor

Büyük Calais

Her insan biraz da kendisini hissettiği yere aittir. Özellikle bir yere taşındıktan sonra birey kendisini etraftaki mahalle eşrafına tanıtmak ve bir saygınlık kazanmak için buranın kodlarını ezberlemek ve ona göre yaşayacağını ispat etmek zorundadır. Örneğin benim Nantes’a taşındıktan sonra ilk fırsatta bu semtin takımı olan Nantes FC ile görece duygusal olan bir bağ kurmaya çalışmam gibi.

İyiler her zaman kazanır, o gün kazanmasa da bugün adını bile bilmedikleri bir ülkeden, adını değil sanını bile bilemeyecekleri bir vatandaşın yazısıyla… Hee şunu da diyebilirsiniz aslında içten içe; ”Bu dünya kötülerin dünyası. Onlara ezdirmeyin kendinizi. Size bir vuruyorlarsa siz üç vurun. Başka bir türlü baş edemeyiz bu kötülükle. İyilik falan da kazanmayacak unutun onu.”

Bu iyilik ve yerel mahalleli olma duygumu törpüleyen tek bir hikaye var babayiğit bir Nantes FC’li olma yolunda… Bir de renkleri tabii; sarı-yeşil.

Tarihler 7 Mayıs 2000’i gösteriyordu. Jocelyn Merlen berber dükkanı kapatmış, Fabrice Baron ve Gregory Deswarte kasap dükkanını, öğretmen Reginal Becque son ders zilinin çalmasıyla spor çantasını kapmış, tezgahtar Cedric Jandau haftalık iznini kullanmış, Gregory Lefebvre kafesini kapatıp gelmiş, Cedric Schille manav dükkanın açmamıştı. Bu isimleri belediye encümen üyesi olmak için kıyasıya mucziplik yapan taşralı yetişkinleri eleştirmek için değil Fransa’da tarihi yeniden yazan koca yüreklileri yad etmek için belirttim.  

Fransa amatör kümesinde mücadele eden Calais FC önce Cannes, Strasbourg, Bordeaux gibi ekipleri deviriyor ve Fransa kupasında finalde Nantes’ın karşısına çıkıyordu. Bütün şehir bir olmuş bu destansı mücadeleyi yerinde izlemek için Stade de France’in yolunu tutmuştu. Bir amatör küme takımı bir kupa maçında 1 .ligin güçlü ekiplerinden Nantes’ın karşısına çıkacaktı ne de olsa. Maçtan önce Nantes taraftarlarının bir kısmı da dahil bütün Fransa’nın hatta bütün dünyanın desteğini almıştı Calais. Tribünlerde tam 78,586 kişi bu efsane maçı izleyecekti. O amatör ruh sahaya çıktığında tribünler coşmuş, alkışlar yükselmiş ve herkes duygusal aşmıştı. Seremoni sırasında heyecanları yüzlerinden okunan ama korkunun zerresini hissetmeyen Calais oyuncuları maçın başlama düdüğü ile bir efsaneyi tamamlamak niyetindeydiler.

Maç başlamıştı artık. Herkesin haftalarca konuştuğu efsane final başlamıştı. Calais beklenenin aksine savunmaya kapanmıyor ve elinden geldiğince mücadelesini sürdürüyordu. Tam bu sırada, dakikalar 34’ü gösterdiğinde Jerome Dutitre, Calais’yi 1-0 öne geçiren golü atınca bütün statta kıyamet kopuyordu . Bir rüya, bir peri masalı henüz bitmemişti ve sonu muhteşem olacaktı galiba. 

İlk yarıyı 1-0 önde kapatan Calais soyunma odasına başı dik gidiyor, Nantes oyuncuları ise bu skor ve oyun karşısında şaşkına dönüyorlardı. İkinci yarının başlamasıyla Nantes oyuna biraz ağırlığını koymuştu. Beklenen golde fazla gecikmeden 50. dakikada Antoine Sibierski’nin ayağından geldi. Artık herkes Nantes’ın rahat galibiyetini ve üst üste gelecek golleri bekliyordu. Ancak beklenen olmayacaktı ve kaptan kasap Becque liderliğinde Calais oyunda tekrar dengeyi sağlayacaktı.

Karşılıklı ataklar ve pozisyonlar sonrası dakikalar ilerliyor ve artık herkes bu maçın uzatmalara gideceğini tahmin ediyordu. Ancak maçın 90. dakikasında her şey bir anda tersine dönecekti.

Rüya bitmek üzereydi. Destansı bir masal, bir direniş mücadelesi, bir emek mücadelesi bir emek hırsızı tarafından çalınmak üzereydi. Herkes kaleye arkasını dönmüş Caveglia’nın atacağı penaltıyı kaçırması için dua etmekteydi. Evet hakem Claude Colombo futbol tarihinin en eyyamcı penaltı kararını vermişti bir kere. 

Bir elektronik mağazasında çalışan Cedric Jandau gözlerini kapamış, postacı Emmanuel Vasseur kafasını çime gömmüş, bakkal Christophe Hogard kafasını göğe kaldırmış manav kaleci Cedric Schille’nin penaltıyı kurtarması için dua ediyordu. ”Ne olur karpuzları tuttuğun gibi tut şu topu ne olur.” Bütün tribünler bütün Dünya Schille’nin yanındaydı o dakikada. O topun o kadar insan içinden geçmemesi lazımdı. Caveglia topun başına geldi ve vuruşunu yaptı…

8 Mayıs 2000

Bütün Calais halkı sokaklara dökülmüştü. Dün gece destansı bir mücadele veren takımının şehre girişini bekliyorlardı. Takım şehre girince kıyamet kopmuştu. Ellerde bayraklar, herkes oyunculara sarılıyor ve beraber ağlıyor, gülüyordu. Bir gece önce 14 adam efsanevi mücadele vermişti. Onlar ne kadar amatör olurlarsa olsunlar hiçbir şeyleri eksik değildi. Eksik olan şey sadece müzede bir kupa olacaktı. Ama bu mücadelenin yanında o kimin umurunda ki.

Başa dön tuşu