Felsefe

Küçük Marx’ı Kurtarmak: Bir Cüneyt Sadi Melek Hikayesi

Yine bir 21 Haziran’dayız. La Bohème Dergisi’nde de yazdığı gibi 21 Haziran Fransa’da ”Fête de la Musique” yani ”müzik bayramı”. Benim içinse bugünün anlamı başka. Paris’te doktora yaparken yitirdiğim çok sevgili arkadaşım Cüneyt Sadi Melek’in ölüm yıl dönümü. Her yıl olduğu gibi, bu yıl da onu ufak bir yazıyla anmak istedim. (Geçen yıl La Bohème Dergisi yayımlamıştı, kendisi hakkında ayrıntılı bilgiye bu yazıdan ulaşılabilir: https://labohemedergisi.com/2021/06/pariste-doktora-yaparken-olmek-bir-cuneyt-sadi-melek-hikayesi/ )

Geçen gün aklıma bir anımız geldi, onu anlatayım istedim. Sanıyorum 2015 kışı olmalı. Cüneyt, gün içerisinde bana çok garip bir mesaj atmıştı: ”Küçük Marx bende, akşama görüşelim.” Ne diyor bu diye içimden geçirirken bir SMS daha geldi: ”Küçük Marx zincirlerinden kurtuldu.” Te allam, yine ne saçmalıyor bu demeye kalmadan ”Küçük Marx’ı özgürleştirdim.” diye üçüncü bir mesaj geldi. Yani bir şeyler gevelediği belliydi ve huyunu bilirdim, o Karadeniz inatçılığıyla kesinlikle ağzından laf almak mümkün değildi. Ama mesajlar o kadar anlamsız, bir o kadar da orijinaldi ki insanın gitmemesi iyice zorlaşıyordu. Neyse, bu minvalde birkaç mesaj daha aldıktan sonra -ki normalde 1 mesajı bile zor atan bir tipti- akşamı ettim bir şekilde.

Eve gittim, yüzünde tuhaf afacan bir gülümseme ”gel gel” diyordu, ulan dedim ne çıkacak yine. Neyse içeri girdim, baktım alçıdan yapılma ufak bir Karl Marx heykeli. Biraz daha yaklaşınca anladım ki bu, alçıdan yapılma Karl Marx şeklinde bir kumbara, üzerine de utanmadan ”Das Kapital” yazmışlar. İstemsizce güldüm, ”oğlum” dedim, ”Sabahtan beri küçük Marx’ı kurtardım dediğin bu muydu la?” ”Öyle deme abi, sonuçta Gibert Jeune’de* esir tutuluyordu, ben de onu özgürlüğüne kavuşturdum, bir nevi Kapital’i özgürleştirdim” diye alaycı bir sırıtışla yaptığının mantığını anlatıyordu. Dediğine göre Küçük Marx’ın raflarda belli bir para karşılığında satıldığını görünce, onun özgürleşmesi gerektiğine karar vermiş. Daha önce hiçbir şey çaldığını düşünmediğim Cüneyt, o gün Saint Michel’in ortasındaki 135 yıllık  kitapçıdan onu çalmayı kafaya koymuş ve dediğini de yapmıştı. ”Marx’a da para verecek değildim ya abi.” diyordu. Kendince bir mantığı vardı 🙂

O anda düşündüm, bir insanın mutlu olması aslında bazen bu kadar kolay olabiliyordu, ufak bir ”yaramazlık” ve onun sonucunda güzel bir an yaşama fırsatı…

Oturduk, Özgür Küçük Marx’ı boyamaya başladık, içine de ilk paralarımızı attık; bu kumbarayı ileride kurmayı planladığımız derneğimizin kasası yapmaya karar verdik. Bundan iyi kapital mi olurdu?

Ve en sonunda Marx şu garip şekli aldı:

İyi bir siyaset bilimciydi Cüneyt, ”büyük” Marx’ı da bilirdi hani, artı değerden tut yabancılaşmaya kadar birçok teorisini doktora tezinde kullanmak için iyice bir analiz etmişti. Bazı karalamaları hâlâ bendedir. Doğu felsefesinin Avrupa’daki bilimsel analizlerde eksik olduğunu düşünür, Marksist teoriye Doğu’dan bir katkı yapmak isterdi. ”Bir teoremi din gibi ele almayız, onu anlamak, onu kavramak ve yorumlamak için farklı pencerelerden bakış açıları geliştirir, tahrif etmediğimiz sürece yalnızca zenginleştirebiliriz.” demişti bir yürüyüşümüzde.

Aslında ben bu hikayeyi unutmuştum. Yıllar sonra bir gün Cüneyt’in eşyalarının arasında bazı notlar çıktı. Günlük gibi tutulmuş ama ayrı ayrı notlardı. Bu notlardan birinde yazıyordu: ”Bugün Nayıl’le Küçük Marx’ı boyadık, iyi çocuk Nayıl (…) güzel sohbet ettik, yine sabahı bulduk konuşarak(…)” Çok sevdiğiniz bir dostunuzun sizinle ilgili güzel bir şey yazmış olduğunu görmek çok güzel ama o öldükten sonra sizi sevdiğini bir de onun ağzından ”duymak” çok hüzünlü olabiliyor.

*Gibert Jeune; Paris’te okuyanlar bilir, Saint Michel Meydanı’nda, Sorbonne’un altında 135 yıllık bir kitapçıydı. Kitapçıydı diyorum çünkü geçen yıl o da dayanamadı ve kapandı. Sartre’dan tutun Foucault’ya, Beauvoir’a, Maalouf’a, Orwell’e…ve isimleri saymakla bitmeyecek dünyaca ünlü bir sürü yazara kitap satmış, yüz binlerce öğrencinin hayatına damga vurmuş bir yerdi.

Nail ARAS

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu