İz Bırakanlar: Mustafa Güzelgöz
Aydınlanma ateşi insanın içine bir kere düştü mü artık ondan sıyrılmanın bir yolu yoktur. Bu ateş insanın içinde büyür, büyür ve çevresini de yakmaya başlar. Bu hafta sizlere içinde bu ateşi hissetmiş ve kısıtlı imkânlarıyla çevresindeki insanları da aydınlatmayı başarmış birinin hikayesini anlatacağız.
Mustafa Kemal Atatürk vatanını en çok sevenin görevini en iyi yapan olduğunu söylüyor. Mustafa Güzelgöz, bu cümlenin hakkını veren bir hayat yaşamış, sıradan bir kütüphaneci. Buna karşılık, yaptığı işler hiç de sıradan değil. Öyle ki, Anadolu’da bir kütüphane memuru olarak, tek başına sarf ettiği çabayla Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Kennedy’den ödül almıştır.
Mustafa Güzelgöz, 1920 yılında Ürgüp’te dünyaya gelmiştir. 1943 yılında, 23 yaşındayken dönemin kaymakamı tarafından kütüphane memuru olarak atanır. İlk günler genç ve hevesli Mustafa için hayal kırıklığı olarak geçer çünkü kütüphaneye uğrayan kimse yoktur. Mustafa, insanları kütüphaneye çekmenin yolunu aramaktadır. O günlerde yaşadığı bir olay, harekete geçmesi gerektiğini düşündürtmüş kütüphaneci Mustafa’ya. Bir resmi tören sırasında, bir kütüphaneci olarak ona yer ayrılmadığını görür ve saygı görmek için hizmet etmek gerektiği fikrine varır.
İlk iş olarak İstanbul’da tanıdığı Ürgüplülere mektup yollar ve kitap ihtiyacı olduğunu söyler. Birçok kişiye mektup göndermiştir. Cevaplar olumludur ve kitaplar gelmeye başlamıştır. Halk kütüphaneye gelmiyorsa kitaplar halka gitmeli diye düşünür. Kitapları bir eşeğin sırtındaki sandığa yükler ve başlar köy köy dolaşmaya. Verdiği kitapları bir deftere not etmektedir. Halk bu hizmetten oldukça memnun kalmıştır.
Köylünün ilgisini kitaplara karşı çekmiştir çekmesine ama köylünün kütüphaneye gelmesi lazımdır. O dönemki gurbetçilerden bir radyo ister ve isteği yerine gelir. Köylü erkekler artık kahvehane yerine kütüphaneye gelmeye başlamıştır. Bu durum iyidir ama Mustafa’nın içi yine rahat etmez. Erkekler gelmiştir fakat kadınlar hâlâ evde oturmaktadır. Henüz 20 yıl önce cepheye kucağında çocuğuyla mermi taşıyan Türk kadını, kendini eve kapatmak isteyen zihniyete yenik düşmemelidir. Bunun yollarından bir tanesi kadınlarımızın okumasıdır. Mustafa, Zenith ve Singer markalarına mektup yazar. Onlara dikiş makinesi göndermeleri karşılığında markalarının isimlerini kütüphaneye asmayı teklif eder. Makineler kütüphaneye gelir ve Güzelgöz kadınlar için dikiş atölyeleri düzenler. Sınırlı sayıda makine vardır fakat fazla sayıda kadın gelmiştir. Makineler sırayla kullanılır ve sırada bekleyen kadınlar kitap okurlar.
Türk köylüsünü dünya klasikleriyle tanıştıran Mustafa Güzelgöz, kitap okumanın insan hayatına etkisini biriktirdiği hikayelerle kanıtlamıştır. Sevdiği kızı kaçırmayı düşünen bir genç, Mustafa Güzelgöz’ün getirdiği kitapların birinde Türk Ceza Kanunu’na göre bunun büyük bir suç olduğunu okur, kız kaçırma fikrinden vazgeçer ve Güzelgöz’e bu bilgiye ulaşmasına yardımcı olduğu için teşekkür eder.
1963 yılında Amerikan Barış Gönülleri Derneği “İnsanlığa Hizmet Ödülü” verecektir. Devlet Planlama Teşkilâtı’na bu bilgi ulaştığında Ürgüplü bir çalışan Mustafa Güzelgöz’ün aday olarak gösterilmesini teklif eder. Güzelgöz aday gösterilir ve İtalya’da sokakta yaşayan çocukları topluma kazandıran birisiyle birlikte finale kalır. Oylar eşittir fakat kurul başkanının oyu ödülü Güzelgöz’e getirir. Kurul başkanı Dwight Cooke, Güzelgöz’ün eşekle çocuklara ulaştırdığı kitapların onları sokaklara düşmekten alıkoyduğunu, dolayısıyla sokaktaki insanları topluma kazandırmaktan daha önemli olduğunu söyleyerek oyunu ondan yana kullanır. Güzelgöz’e ödülü o dönemki başkan Kennedy tarafından verildi.
Güzelgöz, sadece kitaplarla ilgili çalışmalar yapmamış; film gösterimleri, folklor ve bando çalışmaları, köylüler için kooperatif girişimlerinde de bulunmuştur. Ülkemizde bulunan belki de en acı gelenek gereği, yapılan bu güzellikler de cezalandırılmıştır. Türkiye’de kim çabalarıyla halkın yararına bir şeyler gerçekleştirmeye başlasa, önü bir şekilde kesilir. Nitekim Güzelgöz’e “görev tanımının dışında hareket ettiği” gerekçesiyle soruşturma açılır ve emekliliği istenir.
Mustafa Güzelgöz, 2005 yılında, kalp yetmezliği sonucu, tedavi gördüğü Nevşehir Devlet Hastanesi’nde hayata gözlerini yummuştur. Sıradan bir memur olarak yaşasa ve “ben parama bakarım” diye düşünse o insanların hayatlarına dokunamamış olacaktı. Yıllarını o kütüphanede emekliliğini bekleyerek geçirecekti. O bunu kabul etmedi ve çevresini aydınlatmayı seçti. Anısına olan saygımızı ona ait bir cümleyle gösterip yazıyı tamamlayalım: “İnsanlar ölür, kitaplar ölmez.”
Mehmet Kadir Topal