İhtiyacımız Olan Şey: İskandinav Minimalizmi
Fotoğraflardan, filmlerden, hatta belki de seyahatlerimizden geleneksel İskandinav evlerini ve o huzur veren atmosferini hemen hemen hepimiz biliriz. Türkiye’de görmeye pek de alışık olmadığımız, o beyaz çatılı, canlı ve koyu renkli dış cephelere sahip geleneksel İskandinav evleri… İç ve dış dizaynı ile çoğumuzu büyüleyen bu evlerin sırrı nedir dersiniz? Tabii ki basitlik, sadelik ve işlevsellik.
Belki de uzun süren zorlu kış ayları ve günde sadece birkaç saat görebildikleri gün ışığı Kuzey Avrupa insanının bizim gibi detaylı bir şekilde ev dekorasyonuyla uğraşmasına birer engeldi. Çünkü gün içinde verimli olabilmeleri için vakitleri oldukça kısıtlıydı ve her şeye hızlıca çözüm üretmek zorundaydılar. Bunun için de ev dekorasyonunda sadece temel ihtiyaçlar göz önünde bulundurulmak zorundaydı.
Mantıkları bize şöyle sesleniyor: İhtiyaç dışı eşyalara yer yok.
Tabii bu yaşam tarzını benimsemek bir süreçtir, bunun için kendimize zaman tanımalıyız. Kendimizi bu yaşam tarzına alıştırmanın bizlere birçok olumlu katkısı olacaktır. Mesela konfor ve hareket serbestliği. Yaşam alanlarımızda ne kadar eşya kalabalığı varsa kafamız da bir o kadar kalabalıklaşır. Bu durum günümüzün hatta ömrümüzün verimsiz ve kalitesiz geçmesine yol açar.
Basit bir örnek vermek gerekirse, bu gereksiz eşya kalabalığı yüzünden elimizi attığımızda bulamadığımız bir şey zihnimizi meşgul eder, vaktimizden çalar hatta belki bir saat boyunca o şeyi arar dururuz. Yani gereksiz eşyalardan özgürleşelim ki zihnimiz de özgürleşsin vaktimiz de.
Bununla beraber Kuzey Avrupa insanının benimsediği bu yaşam stili, genellikle tertipli ve her anı planlı yaşamayı sevmelerinden de kaynaklanıyor olabilir. Kaldı ki yaşam alanımızı gereksiz eşyalarla daraltmak pek de akıllıca bir hareket değil. Hem bu sayede israfı önlemiş oluruz, böylece paramız da cebimizde kalır, hatta çevre için de güzel bir şey yapmış oluruz. Hatta belki de geniş ve ferah olan evimizin, bu gereksiz eşya kalabalığı yüzünden farkında bile değiliz yıllardır.
Gördüğünüz gibi genellikle İskandinav ülkelerinin benimsedikleri bu yaşam tarzı her açıdan oldukça yararlı. Ayrıca bu yaşam tarzını benimseyen bireyler üzerinde yapılan bir araştırmaya bakıldığı zaman daha özgür ve mutlu yaşadıkları anlaşılıyor. Belki de İskandinav ülkelerinin sükûnet içinde yaşamalarının sebeplerinden biri de budur. Bizler de kaliteli bir yaşam için evlerimizi sabah uyandığımızda bizi mutlu hissettirecek tarzda düzenlemeliyiz. Dizaynımız ihtiyaçlarımıza yönelik olmalı. Ayrıca minimalistik bir dizaynla da evimize karakteristik, kişiyi yansıtan bir hava katabiliriz.
İskandinav tarzı iç ve dış tasarımda öne çıkan başka bir şey ise o bölgede kolayca ulaşılabilir olan ahşap. Doğaya çok büyük önem veren İskandinavlar tasarımda da doğallığı benimsemişlerdir. Evlerde mutlaka doğayı anımsatması için çeşitli bitkiler, ahşaptan yapılmış eşyalar ve aksesuarlar bulunur. Renk uyumu da oldukça önemli bir konu. Kumaşlarda ve eşyalarda genellikle açık ve soft renkler tercih edilir. Ayrıca İskandinav tarzı mobilyaların satıldığı mağazalarda da karmaşık gibi görünen ancak oldukça işlevsel ürünler vardır. Birçok fonksiyonu bir ürün üzerinde geliştirmelerinin sebebi yine bireylerin yaşam alanını genişletmeye yöneliktir. Benimsedikleri minimalist tarzı ve çözüm odaklı fikirleri mobilyalara yansıtmışlardır.
Ayrıca Kuzey Avrupa insanlarının önemsedikleri bir başka husus ise aydınlatmadır. Uzun süreler boyunca gün ışığından mahrum kaldıkları için bunu en iyi şekilde değerlendirmeye çalışırlar. Bu sebeple gün ışığını yansıtabilmek için evlerde bolca ayna görmeniz de mümkündür.
Bu bilgilerden yola çıkarak bizim de İskandinav mimarisinin o sakinleştirici ritmini pek de masrafa girmeden evlerimizde yakalamamız mümkün. Her ne kadar çoğumuz o Kuzey Işıkları’nın altındaki beyaz çitli, bahçeli müstakil evlerde yaşıyor olmasak da evlerimizin iç dizaynını bu şemaya uyarlayabiliriz. Bu işe öncelikle ihtiyacımız olmayan birkaç eşyayı -kötü durumda değillerse- ihtiyaç sahiplerine vermekle başlayabiliriz. Bu sayede hem birilerine faydamız dokunmuş olur hem de yaşam alanımızı gereksiz eşyalardan özgürleştirip genişletmiş oluruz. Bir taşla iki kuş!
Unutmayalım ki az, çoktur!
Sibel ULUÇAY