Dünyadan Kültür-Sanat

Dünyanın En Fakir Başkanı Üzerine Bir Belgesel

2018 yapımı “Dünyanın en fakir başkanı”nın hayatını anlatan El Pepe  : A Supreme Life belgesel filmi,  aktör, yönetmen ve müzisyen olan Emir Kusturica tarafından yönetildi.

Belgeseli izleyince José Mujica’nın (2010-2015 yılları arasında görev yapan Uruguay Devlet Başkanı) neden dünyanın en fakir devlet başkanı sıfatını aldığını rahatlıkla anlayabiliyoruz.

Film genellikle Mujica’nın ekonomik planlarından – projelerinden, günlük yaşamında yaptıklarından, militan geçmişinden ve eşi ile bir aşk hikayesi tadında olan ilişkisinden bahsediyor.

Mujica’nın 60’lı 70’li yılların militan sol gruplarına dahil olmasından mütevellit deyim yerindeyse gezmediği hapishane kalmamış; fakat bu mapus tecrübeleri genç Mujica’nın adeta kişiliğinin ve felsefesinin temellerini atmıştır. 13 yıl tecrit hayatı boyunca yalnızlık içerisinde düşünmeye başlıyor, “insan acılardan ve zorluklardan, zaferlere ve kolay şeylere kıyasla daha çok şey öğreniyor” diye de ekliyor.

“Şimdi sana söylediğim şeylerin çoğu o dönemde, hapishanedeki tecrit sırasında doğdu. Bugün olduğum kişi olmazdım. Daha boş, daha uçarı, daha yüzeysel biri olurdum. Daha başarı odaklı, daha basiretsiz daha muzaffer muhtemelen başarı sarhoşu, daha kasıntı eğer o on küsur yılı derin bir yalnızlık içinde geçirmemiş olsaydım.”

Mujica aslında yüzeysel, boş ve başarı odaklı biri olmadığı için “hayatımı yaşamak için ihtiyacım olandan fazlasına ihtiyacım yok, paraya ihtiyacım yok” diyen biri. Maaşının %70’ini çok yoksul ve çocuk sahibi ailelere ev yapmak için kendisinin ürettiği projeye yatıran biri. Politikada küçük bir cüzdanı ve koca bir yüreği olanı seçmelisiniz diyen biri.

Kısacası dünyayı değiştirmeye adanmış bir hayat onunki; fakat kendisi de itiraf ediyor ki sosyalizmin hemen köşe başı kadar yakın olduğuna inanan bir kuşaktan gelmesine rağmen sosyalizmin iktidarının oldukça zor olduğunu tarih bize göstermiştir.

Hatta Marx’ın altyapı/üstyapı  (altyapı genel olarak ekonomi özelinde maddi temeli temsil eder, üstyapı ise politika, din, kültür gibi kavramları temsil eder. Ekonomi yani altyapı, üstyapı üzerinde belirleyicidir.) ikileminde altyapıyı yani ekonomiyi öncelemesine rağmen Mujica kültür meselesinin de maddi konular kadar hatta belki daha da önemli olduğunu söylüyor. “Maddi şeyler değişebilir ama kültür değişmedikçe gerçek değişim olmaz .” diyor.

Militan geçmişine dair ise oldukça çarpıcı anılarını paylaşıyor. Bankacılık sisteminin ve bir banka açmanın, bankayı soymaktan daha büyük suç olduğunu söyleyen Mujica, gençlik yıllarında “dava”larına maddi destek sağlamak için banka soygunlarını 9mm’lik silahlarla yapıldığının detaylarını da vererek anlatıyor. Ancak enteresan olan bu değil. Enteresan olan kaldığı hapishanenin yerine günümüzde bir AVM yapılmış olması ve bir devlet başkanı olarak içerisinde gezmesi.

Yine enteresan olan 1971 yılında Guinness Rekorlar Kitabına da giren hapisten firar etmiş olması ve hapis yıllarında susuzluktan ölmemek için idrarını bir gün bardakta bekleterek içmesi. “Tuzu alta çöküyor sonra ithal şampanya gibi iç.” diyerek öğütlemesidir.

Tek pişmanlığı bir evlat sahibi olamamak olan Mujica’nın bir köpeği de var. Yapay çiçeklere karşı olduğu kadar kuru, hazır mamalara da karşı. Bu yüzden köpeği için özel et alıyor ve soğanla pişirerek kendisine servis ediyor. Karısıyla ise gençlik yıllarında hapise girmeden önce tanışıyor. Karısı da aynı davaya hizmet eden biri. Tanıştıktan çok kısa bir süre sonra tutuklanıyorlar ve sonra uzun bir bekleyiş oluyor. Hapisten çıktıktan sonra evlenip mücadelelerini birlikte sürdürüyorlar. Mujica aşkı şu şekilde tanımlıyor; “Tehlike altındayken insanın aşka olan ihtiyacı daha da artıyor bence. Belkide güdüsel olarak güvenlik arayışına girdiğimizden. Gerilimler karşısında hayat arkadaşıma sığınıyorum, o da bana. Aşk ta güvenli bir sığınak değil mi?”

Filmde çok detaylarından bahsedilmese de, başkanlığı döneminde göze çarpan politikaları şu şekilde; işsizliğin, fakirlik oranının düştüğünü buna karşılık askeri ücretin %250 oranında arttığını görüyoruz. Uluslararası Sendika Federasyonu’na göre ise Uruguay, işçinin temel hakları, sendika hakkı, grev hakkı vs. gibi konularda en çok ilerleme kaydeden Latin Amerika ülkesi olmuştur.

Uruguay, toplumsal politikaları arasında ise Küba’dan sonra kürtajın serbest bırakıldığı 2. ülke oldu. 2013 yılında aynı cinsiyete mensup kişilerin evlenebilmesi ve 2014 yılında ise esrarın devlet kontrolünde üretilmesi ve satılması yasallaştı.

Kapanışı Mujica’nın kendi sözleriyle yapalım.

“Kapitalizmi olabildiğince dizginlemeye çalışıyoruz. İnsanlar “seninki” ve “benimki” diye bir şey olmadığı fikrine nasıl ulaşır ?”

“Çünkü özünde sosyal hayvanlarız ve bu açıdan sosyalistiz. Ama tarih ve gelişmeler bizi kapitalistlere dönüştürdü. Bireyci olduk çünkü içimizde bir çelişki var.”

“Sağ kalmak için, yaşamak için mücadele ediyoruz. Bu, doğanın tüm canlıları donattığı sağlıklı bir bencillik. Ama aynı zamanda dayanışıyoruz çünkü bir toplum inşa etmek zorundayız. Tek başımıza yaşayamayız.”

“Uzun vadede medeniyet ve dayanışma tür olarak bize yardımı olabilecek en büyük iyilik ve bu çelişkiyi aşıp dayanışmayı bencilliğin üzerine çıkarmanın ağır bir bedeli var.”

Mert DEDECAN

Kaynakça

Christophe Ventura, Au pays des conquêtes syndicales, Le Monde Diplomatique, 2015

https://www.bbc.com/news/world-latin-america-19986107

https://www.lemonde.fr/ameriques/article/2014/05/07/uruguay-la-legalisation-du-cannabis-entre-en-vigueur_4412594_3222.html

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu