Spor

Sandviçimin En Güzel Yeri

Herkesin küçükken okul dönüşleri, pazar akşam banyosu sonrası, tırnak keserken yahut zorla annesi tarafından yemek yedilirken diğer taraftan da bir meşgalesi vardır… Benim ilk okul zamanlarımda akşamları Kanal A’da Fransa Ligue 1 izlemekti mesela. Avrupa’da en sıkıcı futbolun oynanmasına rağmen beni cezbeden özelliği takımların kesinlikle fiyakalı isimleriydi. Valenciennes, Strasbourg, Paris Saint Germain, Bordeaux, Dijon gibi kulüplerin isimleri bana her daim çekici gelmiştir. Dijon’un durumu biraz daha farklı tabii. Babam hardal müptelası olduğu için Dijon’un evde tanınırlığı sadece futbol değildi. Haliyle de ketçap ve mayonezin eve gelişi çok uzun sürdü. Bu yüzden patates kızartmasının yanında ketçabın da güzel gittiğini orta okul son sınıf civarlarında öğrendim.

Pazartesi akşamüstü okuldan geldikten sonra en büyük zevkim Avrupa’dan Futbol. Her kanalın bir Avrupa’dan Futbol’u var. Bazıları geniş özetli, bazıları grafikli, alengirli, bazıları geniş kapsamlı… Tercihim yok, hepsini izliyorum. Sırası var.

Annemin yaptığı sandviçi çantadan çıkarıp öğle teneffüsünde yemek o dönemde basit kaçıyor. Rezalet kantin sosislisi yiyerek ergenlik sivilcelerimin içine biraz daha hardal! katmak daha klas güya. Sandviç eve kalıyor, Avrupa’dan Futbol izlerken iyi gidiyor. En güzel yerini o zaman Kanal A kanalında olan Fransa özetlerinden Valenciennes maçına bırakıyorum. Takımın ismi de cismi de garip… Steve Savidan atıyor, ben bir ısırık alıyorum.

Avrupa’dan futbolla başladı Valenciennes sevgim. Aslında Steve Savidan’ın 12-13 golle tamamladığı sezonların ikişer dakikalık kısa özetlerini izleyerek başladı. Savidan klastı, sarı-kahve saçları boynuna kadar, fit. Ceza sahası civarına top indiğinde daha önceki özet tecrübelerime dayanıp “aha atmış” diye Nostradamus’çuluk oynuyordum kendi kendime. Atıyordu zaten Steve özette göründüğü zaman, kaçırdığına denk gelmemiştim.

Valenciennes’i takip etmek bayağı zordu ama henüz icat edilmemiş hipsterlığın keyfini almaya başlamıştım. Fransa’nın bana sorulması demekti ya da Fransa ligi İddaa uzmanı olmam demekti.

“Savidan iyi topçu” ile başlayan Valenciennes sevgim, Valenciennes içeride maç vermezle devam etti. Savidan haricinde kimseyi bilmiyordum gerçi ama, Nungesser’de maç vermezdi Valenciennes. Bu cümleyi stadın ismini bilerek söylemek beni hayatımın en mutlu adamı yapıyordu o zamanlar. Savidan atıyordu, Valenciennes içeride yenilmiyordu. Savidan ligi 13-15 gol bandında bitiriyordu, Valenciennes ilk sekiz yapıyordu. Valenciennes’ı izlemeyi başardığım ilk akşam piksellerden Savidan’ı, zerre anlamadığım Fransızca’nın gırtlağından da neler olduğunu çözmeye çalışıyordum.

Savidan beni Valenciennes taraftarı yapıp Caen’e gitti. Avrupa’dan futbol ve Fransa ligi benim için bir ikileme dönüşmüştü. Sandviçimin en güzel yerini Savidan’ı izlerken mi, yoksa Valenciennes özeti yayındayken mi yemeliydim, karar veremiyordum bir türlü.

Ligue 1’i bana sevdiren adam Steve Savidan. Kendisini milli takıma çağırıp çocukluk rüyasını gerçekleştiren adam Raymond Domenech gibi bir yetersizi bana sevdiren de Steve Savidan.

Yıllar yıllar sonra ben Nantes’a taşındıktan sonra yolum bir kez daha Domenech’la kesişti… Korona nedeniyle gidemediğim stadyumun hayalini 6 aya sonraya saklamışım. Üzerimde ‘şanlı Beşiktaş’ formasıyla birlikte kendimi tribünün en kritik yerinde düşlerken Domenech’in iğrenç futbolu muhtemelen Nantes’ı küme düşmeye mahrum bırakacak. Neyse ki 2 hafta önce kulüpten şutladılar ama tahribatı halen devam ediyor. Ligin bitmesine 10 maç kala hala düşme sınırında yer alıyoruz. Zor günler bizi bekler. Domenech’tan tekrar nefret duygum yine yeşermiş vaziyette.

Öte yandan kısa bir Wikipedi ve Twitter turundan sonra Savidan ile aramda sadece 70-80 km. olduğunu öğrendim. Angers’de lokantası varmış meğerse. Bir gün Angers’ye gidip formamı imzalatacağım Steve abi, sandviçimin en güzel yerini de sana bırakacağım.

Reşat ÇÖTELİ

Başa dön tuşu