Siyah Amerikalıların Mücadelesine Tarihsel Bir Bakış 3
Yazımızın son bölümünde Martin Luther King ve Malcolm X’den bahsedip yazı dizimizi tamamlayacağız. Birbirinden farklı iki mücadele görüşüne sahip bu ikili Amerika’nın tarihine isimlerini yazdırmışlardır.
Amerika’da, kölelik dönemi sürerken, siyah nüfusun hristiyanlaştırılmakta olduğunu görüyoruz. Bu bağlamda, siyahların gittiği kiliseler otorite ve siyah nüfus arasında aracı bir kurum rolünü oynamakta ve günlük yerel hayatta önemli bir yer tutmaktadır. Örneğin, öksüzlere ve okullara yardımlar yapılmaktadır. Kiliseler, siyahların hak arama mücadelesine de katılmışlardır. Toplumdaki düşkünlerin haklarını savunduklarından dolayı bir tür sosyal hristiyanlık örneği sergilediklerini de söyleyebiliriz.
Martin Luther King bir papazın oğlu olarak dünyaya geldi. Kilisenin, siyahlara sağladığı yardım geleneğine eklemlendi. Mücadelenin en ön saflarında yer aldı. Mücadele yöntemi olarak şiddeti benimsemekten yana değildi. O, tıpkı Gandhi gibi düşünüyor ve şiddete başvurmadan hakların elde edilebileceğini savunuyordu. Rosa Parks içeri alındığında, Martin Luther King ve arkadaşları otobüsleri boykot etmişlerdi. Siyahlar bir sene boyunca otobüslere binmediler. Onun yerine, kendi aralarında organize olarak gidecekleri yerlere birbirlerini bırakıyorlar veya yürüyorlardı. Bu eylemler, medyanın da etkisiyle, ses getirdi ve otobüslerdeki ayrımcılık son buldu.
Martin Luther ve arkadaşları 1963 yılında Alabama eyaletinin Birmingham kentinde polis şiddetine karşı bir eylem başlattılar. Bu eylem medyanın ilgisini çekti. Çıkan olaylar sonucu bir kilise ateşe verildi ve dört kız çocuğu içeride can verdi.
Aynı yıl Washington’da 250 bin kişinin katılımıyla özgürlük ve iş için yürüyüs yapıldı. Bu yürüyüş ulusal ve uluslararası birçok medya kuruluşunun ilgisini çekti. King’in ünlü “I have a dream” (Bir hayalim var) konuşması bu yürüyüşte yapıldı. “I have a dream” konuşmasıyla Nobel Barış Ödülü aldı.
Martin Luther King, 1968 yılında, ölmekten korkmadığını belirten bir konuşmayı yaptıktan bir gün sonra, Memphis’te bir motelin balkonunda uğradığı silahlı saldırı sonucu yaşamını yitirdi. Ölümü isyanlara sebep oldu ve Amerikan başkanı yas ilan etti.
Mücadelenin diğer önemli ismi olan Malcolm X, 1925 yılında dünyaya geldi. Oldukça zor bir gençlik dönemi geçirdi. Henüz 20 yaşındayken yolu hapishaneyle kesişti. Malcolm’ün hayatının değişmesi hapishanede “Nations of Islam” yani Türkçesiyle “İslam Ümmeti” adlı hareketle tanışmasıyla oldu. Hareketin lideri Elijah Muhammad ile tartışıyor ve ondan öğrendikleri fikirlerini değiştiriyordu. Malcolm sonunda Müslüman olmayı seçti.
İslam Ümmeti Hareketi beyazların birer şeytan olduklarını söylüyordu. Siyah milliyetçiliği yapılıyordu. Malcolm, hapishanedeyken çok okuyordu. Bir suçlunun bir halk hareketi liderine dönüşmesinde bu okumalar önemli rol oynamıştı. Malcolm uzun boylu ve güçlü hitabet yeteneğine sahip birisiydi. Kısa süre içerisinde hareketin önemli bir ismi haline geldi. Hapisten çıktıktan sonra İslam Ümmeti Hareketi lideri Elijah Muhammed ile yaşadığı anlaşmazlık, daha doğrusu lidere karşı bir tehdit haline gelmesi, sebebiyle hareketten ayrıldı.
Malcolm daha sonra Afro-Amerikan Birliği Örgütü’nü kurdu. Afrika’ya ve Avrupa’ya ziyaretler yapıp çeşitli kuruluşlarda, televizyonlarda ve radyolarda konuşmalar yaptı. Malcolm X, bir müslüman afrikalı olarak siyahların mücadelesinde çok önemli bir kişilik hâline gelmişti.
Malcolm’u Martin Luther’den ayıran şey mücadelenin yöntemi konusundaki fikirleriydi. Malcolm mücadelenin şiddet içermesi gerektiğini söylüyordu. Ona göre siyahlar daha güçlüydü ve bu gücü kullanmaları gerekmekteydi.
Malcolm X, 1965 yılında Manhattan’da bir salonda konuşma yaparken suikaste uğradı ve yaşamını yitirdi.
Amerika’daki siyahların hikâyesine üç yazıdan oluşan bir yazı dizisiyle göz atmaya çalıştık. Amerikan tarihindeki önemli olaylardan ve kişiliklerden bahsettik. Tarih boyunca insanlardan bazıları diğerlerine çeşitli sebeplerden zulüm ettiler ve bazıları bu zulme karşı mücadele verdiler. Bu yazılardaki örneklerden insanın insanı nasıl ayırabileceğini ve hakların hangi mücadeleler ve ödenen bedeller sonucu elde edildiğini göstermeye çalıştık.
Mehmet Kadir Topal