Bal Ülkesi (Honeyland) Ve Arılar
En İyi Uluslararası Film ve En İyi Belgesel dallarında 92. Oscar Ödülleri’nde aday gösterilen ve dünyadan bir çok festivalden ödülle dönen Bal Ülkesi (Honeyland) filmi, gerçek kişileri gerçekten gerçekleşen olaylar etrafında kurgulayarak çok önemli bir işe imza atıyor.
Epik ve naturel kahramanımız Hatice, ilkel yöntemlerle doğanın ve arıların hakkını vererek ve doğa karşısında insanca eğilerek arıcılık yapan son kişilerden biridir.
Makedonya’da yaşayan Türk kökenli Hatice kayalık ve ıssız bölgelerde doğal olarak oluşan arı kovanlarından bal toplayarak yaşlı annesi ve kendisinin geçimini sağlıyor.
Son derece yalnız ve güçlü bir karakter. Daha doğrusu bir insan, bir kadın… Evrenin, dünyanın, doğanın, hayvanların, bitkilerin, sonra kendisinin ve sonra da insanların hakikatini bulabilmiş biri olgunluğunda. Belki de hiçbir okula gitmeden hiçbir kitap okumadan.
Çekimler ve görüntülerle de vurgulandığı gibi Hatice’nin doğa ile iç içe olduğu, doğanın bir parçası olduğu sıklıkla gösteriliyor. Doğa ile asla inatlaşmıyor.
Fakat göçebe arıcılık yapan bir Türk aile Hatice’nin yanına taşınıyor ve doğal yolların dışında daha fazla bal elde edebilmek için yapay yöntemler kurarak ve arıların hakkını arılara bile bırakmayarak ekosistemi adeta göz göre göre bozuyor.
Film temelde Hatice ile bu Türk ailenin yöntem, fikir; hayata, doğaya ve canlılara bakış arasındaki farklılıklara yoğunlaşıyor.
Tabiri caizse hayvanlar ya da bitkiler alemini anlatan bir belgesel ne kadar gerçek ve kurgudan uzaksa bu belgesel filmimiz de o kadar gerçek.
İşte bu belgesel filmin gerçekliği gösterdiği sahnelerden birinde, talep edilen bal teslimatını yetiştirmeye çalışan aile babası, çocuklarının arılar tarafından tek tek sokulmasına aldırış etmiyor ve seyirciler olarak bunun gerçek olduğunu bile bile küçücük çocukların arı istilasına uğramasına şahit oluyoruz.
Bir başka sahnede, bir öküzün doğum sahnesine şahit oluyoruz. Hem de 8 yaşındaki bir çocuk bu doğum işlemini elleriyle gerçekleştiriyor.
Çocukların babalarına olan isyanları ve tartışmaları, küçük kızlarının nehirde boğulma tehlikesi, Hatice’nin annesinin vefatı vs. Hepsi bu belgesel filminde yaşanan ve gösterilen olaylar. Çekimlerin 3 yıl sürmesi yaşanılan olayların zenginliğini gösterir nitelikte.
Film ile ilgili notlardan biri, filmin dilinin Türkçe olması. Çünkü kahramanların çoğu Türk kökenli Makedonya vatandaşı. Fakat yine de alt yazıya ihtiyaç duyuluyor.
Bir diğer not ise filmin başarısının ardından Hatice Muratova’ya kaldığı köyün yakınında daha konforlu ve en azından elektriğe ve suya ulaşabileceği bir ev satın alınıyor.
Mert DEDECAN