Sinema

Mandabi (Havale) Filminin Politik Analizi

Mandabi (Havale) Filminin Politik Analizi

Batı Afrika’da yerel bir dille çekilen ilk uzun metrajlı film olma özelliğini taşıyan Mandabi (Havale) filmi içerdiği politik mesajlarla da dikkat çekiyor.

Senegal’de Wolof dilinde çekilen filmin çıkış tarihi 1968, filmin restorasyona uğramış ve düzeltilmiş tarihi ise 2021’dir.

Filmin politik anlamdaki güçlü vurgusu antiemperyalist ve antikolonyalist mesajlarıyla açığa çıkıyor. Burada Senegal’in kısaca bir tarihine bakmakta yarar vardır.

1840 yılında Fransa Senegal’i işgal etti ve 1946 yılında Senegal, Fransa’nın deniz aşırı topraklarından birisi oldu.

1960 yılında ise Senagal tamamen bağımsızlığını ilan etti. Ne var ki Fransa’nın bölgedeki siyasi, askeri, ekonomik, kültürel varlığı günümüze kadar gelmektedir.

Film aslında bağımsızlığını göreceli olarak kazanan ve modernizasyon hamlelerini Fransa’nın gözetiminde ve himayesinde yapmaya çalışan Senegal’in yoksul bir köyünde geçmektedir.

Sömürgeleştirilmiş hemen hemen her ülke gibi ekonomik olarak dışa bağımlı ve kendi kendine yetemeyen Senegal’de yoksullukla boğuşan genç, dilini de bildiği sömürge ülkesi Fransa’ya çalışmaya gider. Paris’te sokakları temizleyen bir temizlik işçisidir. Emperyalizm ve kapitalizm doğal kaynakları sömürdüğü gibi göçmen emeğini de bu manada sömürür. Kendi halkının yapmak istemediği işi göçmen işçilerine yaptırır.

Film Paris’teki temizlik işçisinin Senegal’deki amcasına Mandabi yani cüzi bir miktar havale para göndermesiyle başlar. Bürokratik manada merkezileşmeye ve modernleşmeye çalışan Senegal’de işler yavaş yavaş değişmiştir. Bu sebeple tek bir isim ve kağıt parçası gönderilen bu havalenin çekilmesine yetmez ve nüfus kağıdı, vesikalık fotoğraf, ikametgah gibi belgeler talep edilir. Filmin asıl gerilimi bu gönderilen havaleye bir türlü ulaşamayan amca karakterinin etrafında gelişir.

Mandabi ve Toplumsal Yozlaşmışlık

Film, dönem itibariyle de bizim Yeşilçam filmlerine ve orada gösterilen toplumsal yozlaşmışlığa atıf yapar. Zaten küçük bir kasaba olduğu için havalesi gelen amcanın etrafında kasaba ahlakıyla bezeli şark kurnazları fink atar. Modernizasyon aşamasındaki toplumda özellikle devlet dairelerinde rüşvet, adam kayırmacılık hüküm sürer. “Çakal” olanın, yalan söyleyenin  kazandığı bu toplumda esas karakterimizin son sözü dikkat çekicidir. “Bu ülkede edep günah olmuş”.

Havalenin akıbeti ise bellidir. Kapitalist ahlakla yaşayan bankacı diğer yeğen (Senegal’deki) amcanın havalesinin çekilmesinde yardımcı olur. Parayı alır ama amcaya kaybettiğini söyler. Yani Fransa’daki işçinin, sonrasında Senegal’deki yoksul amcanın parasına kapitalizm el koymuştur.

Öte yandan film Fransa özelinde tüm emperyalist ve kapitalist ülkeleri hedefe koyar. Çünkü sömürgeleştirilen ve dışa bağımlı hale getirilen her ülke için sistem az çok aynı işler. Çünkü filmin sonunda kapitalist yeğenin amcasının hakkı olan paraya el koyması sonrasında ise kendisine “lütuf” olarak erzak vermesi tipik bir örnektir. Vatandaş, yurttaş olamamış halk için devlet büyüğünün, dışarıdan ise sömürge devletinin verdikleri kazanılmış, kendiliğinden elde edilmiş bir hak olarak değil bir ihsan, bir yüce gönüllülük olarak lanse edilir.

Bu konuda, yine bir Fransız sömürgesi olan Burkina Faso’nun bir dönem başkanlığını yapmış, antiemperyalist, sosyalist ve third-worldism (Tiers-mondisme) savunucusu Thomas Sankara’nın sözlerine kulak verebiliriz.

“Bizim ülkemiz bizi besleyecek seviyede üretim yapıyor. Hatta şimdi ürettiğimizin daha fazlasını bile üretebiliriz. Maalesef, organizasyon eksikliğinden dolayı hâlâ gıda yardımı için yalvarmak durumundayız. Bu tip yardımlar bizim önümüzü kesmekte. Ve bu alışkanlık, bu refleks bizim sadece yardım için yalvaranlar olarak görülmemize neden oluyor. Bu yardımları bi kenara bırakmalıyız ve daha fazla üretmede başarılı olmalıyız. Daha fazla üretmeliyiz çünkü, size yemek veren doğal olarak sizin üzerinizde isteklerini dayatabiliyor. Kontrol edebildiğimiz kadarını üretelim. Bazıları soruyor ‘nerede bu emperyalizm’ diye. Sadece tabaklarınızın içine bakın. Yemek yediğinizde ithal mısır, pirinç yiyorsunuz, işte emperyalizm bu, öyle çok uzaklarda aramayın!”

Mert DEDECAN

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu