Kadife Kaplı Paris Defterim 3
3.
Paris’te ikinci yılım, bundan böyle Parisienne sayılırım. Artık daha iyi biliyorum sokakları, haritaya bakmadan her yeri buluyorum. Üniversiteden arkadaşım Petek’in abisi Sedat, Asya restoranı işletiyor. Bizi davet ediyor, çeşit çeşit suşi menülerinin tiryakisi oluyoruz. Başka restoranlara da gidiyorum elbet. Vegan fast-food, sokak lezzetleri, falafelciler… Pigalle’deki Bouillon ve Faubourg Saint-Denis’deki Anatolia Village uğrak yerlerim. Lezzetin büyüsüne kaptırmışım kendimi, tutku ile yiyorum bütün yemekleri.
Oturma izni, bitirme tezi, iş arama tantanası, ev bulma gerekliliği, bürokratik süreçler herkesin harcı değil bunca uğraş. Ayrıca neden kovalıyorum tüm bunları? Üzerine pek düşünmüyorum, elimden geldiğince çabalıyorum.
Zorlanıyorum, tamamen konsantre değilim. Bilmediğim mekanları keşfediyorum Paris’in sokaklarında. Her gün yeni bir eser görüyorum mesela.
“Nasıl geziyorsun o kadar? Hani paran yoktu.” diye çıkışıyor kimisi. “Sokaklarda dolaşmak paralı değil ya” diyorum. Çektiğim fotoğrafları paylaşıp bir sonraki durağa yol alıyorum. Uğraşlarımın yoldaşı defterimi, bilgisayarımı yanıma alıp her gün başka bir kafeye gidiyorum.
Sağlık sorunları giriyor hayatıma, doktor randevularıyla doluyor ajandam, reçeteler kaplıyor masamın üzerini. Sinirimi bozuyor baş dönmeleri. Tansiyona bakılıyor, kan alınıyor, MR çektiriyorum. Sebep bulunamıyor. Stres kaynaklı olduğunu düşünüyorum. İçim daralıyor, birileri beynimi ellerinin arasına almış sıkıştırıyor sanki. Gün doğmadan neler doğar diyerek uzaklaşıyorum bu ruh halinden. Her an her şey olabilir.
“İçimde bir sıkıntı var. Akşam çöktü ondan mı?” diye soruyor şarkıda. Mümkün. Benim ruhuma bu karanlığı kim ya da ne soktu dillendirmiyorum. Bugün artık yargılamaktan imtina ediyorum. Ahmet, Demet, Mahir ve ben, Erhan’ın evinde toplanıyoruz. Erhan etli çiğ köfte yoğurmuş. Çiğköfte benim için bambaşka bir olay. Ben “la ville lumière”in orta yerinde etli çiğ köfte yiyorum işte. Yok maaşım yıllık şu kadar olursa şu oturumu alıyormuşum da, doktoraya başvurmaya gerek var mıymış, o belgenin çözemeyeceği iş yokmuşmuş… Hepsinin sürecin bir parçası olduğunu, aslolanın anda hissedebilmek olduğunu ben o günün gecesinde battaniyenin altında üşürken düşündüm. Başucu lambası kitabımı aydınlatıyor, gözlerim uykusuzluktan kapanıyor, pencere uzak kalıyor, yıldızları göremiyorum. Başımın ağrısı motivasyon bulmamı zorlaştırıyor. Kocaman ev dar geliyor, küçücük bir odaya umutlu hayaller sığdırmak istiyorum… Gözlerimi kapattığım gibi uykuya teslim oluyorum.
Hilal DEŞAT