Tüm dünyadaki insanlar tarafından anlaşılan ve paylaşılan yegane şeydir ‘‘Oyun’’. Konuşmaya bile gerek kalmadan başlayıverdi mi insan her şeyi unutur. Bırakır kendini kollarına huzur bulur.
Psikoterapide de aynı şekildedir. Çocuk başladı mı oyunlara derinlere dalar gider, herkes onun dışarı yansıyan problemlerine odaklanırken o oyun ile bu problemlere sebebiyet veren kök sorunlarına iner. İçsel iyileşme mekanizmasını tıkayan her türlü problemi çocuk oyun ile ameliyat eder ve kendi kendine iyileşir.
Şüphesiz ki bu zamanın en üzücü yanı çocukların elinden oyunun alınması oldu. Bu kötülüğü onlara yapanlar ise sözde onları en çok seven ve düşünen büyükleri oldu. Çocuklar ellerinden sihirli değneği alınınca yaşadığı sorunlarını eskisi gibi çözememeye başladı. Bu yüzden çocukların ruhsal ve bedensel problemlerinde artış oldu. Çocuk, bu zamanda işgal edilmiş bir ülke misali oyunun dünyasından çıkarılması ile birlikte elindeki her şeyini kaybetti. En önemlisi benliğini, ruhunu, hayallerini ve yarınlarını kaybetti. Ünlü düşünürün de dediği gibi: “Oynanmamış oyun, yaşanmamış çocukluk gibidir.’’ sözü gerçek oldu. Günümüzde etkinliğin adını oyun koydular buna insanları da inandırdılar. Unutulan şey ise etkinlikleri yetişkinlerin oyunları ise çocukların yapılandırdığı oldu. Çocukların binalara kapatılması ile sokakların ruhunu çaldılar, çocukları modern hapishaneler olan evlere doldurdular. Yetmedi bir daha aslına dönemesinler diye teknolojik ürünlere bağımlı kıldılar. Bunu bunca yüzyıldır en cahil ve gaddar kişiler bile yapmamışken; günümüzde bilinçli, modern ve çocuklara değer verdiğini söyleyen yetişkinler en büyük zararı verdiler.
Bundan sonra yapılacak olan şey ise yetişkinlerin gasp ettikleri şeyi sahiplerine geri iade etmeleri olacaktır. Aileler bu konuda ısrarcı olmalı, yetkililer ise mutlaka harekete geçmelidir. Sokakların gasp edilen ruhu, çocukların hayat enerjisi geri verilmelidir. O zaman görülecektir ki çocuklarda görülen ruhsal, bedensel ve bilişsel problemlerde önemli azalmalar olacaktır.
Psikolog Mehmet Çağ