Hayatta Kalmak İçin Böbreğini Satmak !
Eğer ailem böbreğimi sattığımı bilse, kesinlikle bunu kabul etmez, böyle bir iş yapmamı istemezler ama dün annem ile konuştum, her şeyi anlattım ve o da bana “Kalbimi satmaya hazırım. Yeter ki sen saçının telini bile satma.” dedi. Ben de ”Endişelenme, yapmayacağım.” dedim ama yapacağım ve ona söylemeyeceğim. Bunu hasta olan babam için yapacağım. Babamın yaşaması benim yaşamamdan daha önemli.
İşte 2017 yılında evleri bombalanan ve ailesini Suriye’de bırakarak İstanbul’a gelen, hasta olan babasına da para göndermek zorunda olan Wael’in çaresizliği.
Wael’in hikâyesinden ne eksik ne fazla; hepsi savaştan, bombalardan, yoksulluktan, yoksunluktan kaçıp kimi ailesini geride bırakarak kimi 2-3 yaşındaki çocuklarını da yanlarında alarak ve varı yoğu her şeyi satarak Türkiye’ye geliyorlar. 2020 Mayıs ayının resmi rakamlarına göre ise Türkiye’de şuan 3.579.332 kayıtlı Suriyeli mülteci yaşamaktadır.
Bu rakamlar bize şunu gösteriyor ki Türkiye dünyada en fazla mülteciye ev sahipliği yapan ülkedir.
Suriye’deki savaştan kaçıp gelenler için Türkiye açık kapı politikası kapsamında 2011’den beri gelenlere koşulsuz şartsız sınırlarını açtı ve Geçici Koruma Statüsü vererek resmi bir kimlik kazandırmış oldu. Bu kimliklerle geçici bir ikamet, eğitim, sağlık gibi temel haklardan yararlanmış oluyorlar.
2015 yılında, artan şekilde Ege ve Akdeniz sahillerinden Yunan adalarına, oradan da Avrupa’ya geçme hayalinde olan mültecilerin çoğu zaman ölümle sonuçlanan trajedilerine tüm dünya şahit oldu. Özellikle Aylan bebeğin fotoğrafı büyük bir infial yarattı.
Bunun ardından Türkiye ve Avrupa Birliği arasında imzalanan 18 Mart 2016 tarihindeki anlaşmada kabul edilen maddelere göre Türkiye sınırlarında kontrolü arttıracak ve düzensiz Avrupa’ya göçmen geçişlerini engelleyecek, buna karşılık AB, başlangıç için 3 Milyar euro, 2018 yılının sonuna kadar ise ilave 3 milyar euroluk bir fonu devreye sokacaktı.
Fakat “Avrupa Komisyonunun 10 Aralık 2019 tarihli açıklamasına göre toplam 6 milyar euroluk bütçenin 4.3 milyar eurosu uygun görülen projelere taahhüt edildi ve 2.7milyar eurosu ödendi.”
Bu veriler ışığında Türkiye’nin bu konudaki çabalarında bir hayli yalnız bırakıldığı gözlemleniyor. Dolayısıyla bu kadar fazla sayıda mülteciye ev sahipliği yapan Türkiye’de bazı Suriyelilerin hayatlarını idame ettirebilmek, ailelerini geçindirebilmek için böbreklerini sattığı 2017 yılından beri bilinen acı bir gerçek.
Fransız Alman ortak yapımı televizyon kanalı olan ARTE 2018 yılında çektiği bir belgesel ile bu konuyu gündeme getirdi. Belgesel, özetle dil bariyeri ve iş bulma konularında sıkıntı yaşamaları nedeniyle vücutlarının bir parçasını satmak zorunda kalan Suriyelilere odaklanıyor.
“Bu korkunç bir şey, çok zor ama başka seçeneğim yoktu.”
Oumammar 47 yaşında 4 çocuk sahibi bir anne. 2015 yılındaki bombalamalarda kocasını kaybetmiş ve dükkânları yok olmuş ardından çocukları ile beraber Türkiye’ye gelmiş. “Çok kızgınım. Kimse bize yardım etmiyor.” diye sesleniyor. “Savaştan önce durumumuz çok iyiydi, gelirlerimiz yerindeydi. Kocam ölünce ise hiçbir şey kalmadı.” diyerek nasıl böyle bir karar aldığını açıklıyor.
Çevresindeki diğer arkadaşlarının da böbreklerini sattığını öğrenince sosyal medya aracılığıyla bir alıcı ile tanışıyor. Alıcı Suudi Arabistan’da yaşayan biri ve böbrek ticareti Ankara’da, illegal bir biçimde, 5000 euro karşılığında gerçekleşiyor. Bu işi yapma motivasyonu ise çocuklarını Almanya’ya gönderebilmek ve daha sonra aile birleşimine başvurarak orada yaşayabilmek.
Böbreğini satanlardan bir diğeri ise Ahmad.
Derme çatma bir kampta yaşayan Ahmad kızı için endişeleniyor. “Organımı satmak, çocuğumun ölmesinden, çocuğumun hasta olmasından iyidir. Eğer birini bulursam ben de böbreğimi hatta kolumu bile satarım.” diyor.
Abou Mazen 10 gündür 3 çocuğu ve 9 aylık hamile eşiyle bir otel odasında kalıyor. Suriye’de mutfak şefiyken, bir evi, arabası, restoranı varken savaş dolayısıyla her şeyini kaybederek Türkiye’ye sığınıyor. Ve diyor ki ”Böbreğimi satmaya karar verdiysem; bu, hayatta kalabilmek için, çocuklarım için, gelecekleri için, bir ev alabilmek için.” Kendisi ayrıca çaresizlikten pasaportunu da 3000 dolara satmış.
Hatay’da yetim Suriyeli çocukların kaldığı bir yurda ise 9 yaşındaki bir kız çocuğu getiriliyor. Kendisi Gaziantep’te sokakta baygın halde tek başına bulunmuş ve yapılan incelemelerden sonra önce tecavüze uğradığı, daha sonrasında ise böbreğinin çalındığı anlaşılıyor.
Peki, bu böbrek ticareti nasıl gerçekleşiyor?
Sosyal medyada Arapça ve özellikle mültecilere yönelik bazı grupların varlığından bahsediyor belgesel. Böbreğini satmak isteyenler ve almak isteyenlerin birebir buluşabildiği, fiyatı paylaşabildikleri bir ortam. Bu sitelerde, belgesel ekibinin gösterdiğine göre, ticareti gerçekleştirecek kaçakçılar telefon numaralarını hemen kolayca verebiliyorlar.
Operasyonun gerçekleşmesi için ise hastane gerek ve Türkiye’deki hastaneler sadece aile yakınları tarafından verilen böbreğin transferini gerçekleştirdiği için, bu ticareti yapanlar, sahte pasaportlar ve kimlikler çıkartarak ilaveten 4. kuşaktan kuzen olduklarını söyleyerek yetkilileri kandırmaya çalışıyorlar.
Türkiye’nin sağlık turizmi politikasını başarılı bir şekilde yürüttüğü bir dönemde uçak biletinden kalınacak yere, restoran ve turistik ziyaretlerin hepsinin hastane tarafından karşılandığının notunu paylaşan belgesel ekibi yabancı hastalardan sorumlu hastane doktoru ile bir röportaj gerçekleştiriyor.
Yılda yaklaşık 500 tane böbrek transferinin hastane tarafından yapıldığını söyleyen doktor, Türkiye’de böbrek ticaretinin yasak olduğunu, yasal yollardan ise aynı aileden olma koşulunun sunulduğunu söylüyor. Diğer yabancı hastalarda sorun olmadığını ama Suriyelilerin savaştan geldikleri için kimliklerinin resmiyetini kontrol ettirebilmenin zor olduğunu söylüyor ve bu yüzden tek çözüm yolu olarak Suriyelilerin böbrek transferini kabul etmediklerini söylüyor.
Hukuki anlamda ise Türkiye son zamanlarda cezaları arttırdı. Örneğin organ ticaretinin cezası 8 yıldan 15 yıla kadar uzanıyor ve 2015 yılında Boris Wolf isimli Ukrayna asıllı İsrail vatandaşı, Suriyeli mültecilerin organ trafiğini yapmakla suçlanarak tutuklandı.
Belgeselde yer alan bir Türk avukata göre ise, organ ticareti, uyuşturucu ticaretinden sonra en kârlı iş. Kendisine göre Ortadoğu’daki çatışmalar sürerse yoksulluklar her zaman olacak ve organ ticareti asla sonlanmayacak.
Başka Bir Belgesel
19 Mayıs 2020 tarihli CBS News’te yayınlanan bir makale de Selling Organs to Survive isimli belgeselden bahsediyor. Bu belgeselle Türkiye’deki böbrek satışı yine gündeme getiriliyor. Belgesel ekibi ayrıca gizli kamera ile yasa dışı böbrek ticareti yapanlar ile bir görüşme gerçekleştiriyor. Aynı yoksulluk gerekçeleriyle böbreğini satan Suriyeliler ise başka şanslarının kalmadığını söylüyorlar.
https://www.cbsnews.com/news/desperate-syrian-refugees-selling-organs-to-survive/
Bağdat sokaklarında bir esnafın araba arkası yazısı şu şekilde: “Kıyamet günü Irak bayrağını giyineceğim. Böylece bilinsin ki ben dünyada iken cehennemde yaşadım.” Son 10 yıldır cehennemi yaşayan Suriye için de ne kadar geçerli bir söz, değil mi?
Mert DEDECAN
Kaynakça
https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-51724776