Cumhuriyetçi Gömlek İçinde Aşırı Sağ: Bruno Retailleau

Fransa’nın merkez sağ partisi Les Républicains (LR), 18 Mayıs 2025’teki kongrede Bruno Retailleau’yu açık farkla başkan seçti. Parti üyelerinin %74,3’ünün oyunu alan Bruno Retailleau, mevcut İçişleri Bakanı olarak göç, güvenlik ve “ulusal değerler” konusunda oldukça sert politikalarıyla biliniyor. Bu da LR’nin yönünü iyice sağa kırdığı anlamına geliyor.
Aşırı Sağ’a Yakın Bir Cumhuriyetçi: Stratejik mi, Riskli mi?
Retailleau’nun çizgisi, Le Pen çizgisine yakınlığıyla dikkat çekiyor. Ancak bu, sadece bir sağ popülizm hamlesi değil. Son seçimler bize ılımlı sağ seçmenin de giderek daha sağa yöneldiğini gösterdi. Dolayısıyla bu, LR açısından oldukça stratejik bir pozisyonlanma.
Köylerde oylarını RN’ye kaptıran Cumhuriyetçiler, şehirlerde ise Macron’a kaybetti. Retailleau, tam bu ikilemi kırmaya oynuyor. Parti içinde kaybolan rota, şimdi “sert ama cumhuriyetçi” bir figürle yeniden inşa edilmeye çalışılıyor.

Macron 2027’de Yok: Boşalan Merkeze Ne Olacak?
Anayasa gereği Macron yeniden aday olamayacak. Ancak Macron’un son dönemdeki sağa kayışı, Attal gibi merkezci figürlerin de geri planda kalmasına neden oldu. Hükümetin içinde Bruno Retailleau gibi figürlerin öne çıkması, aslında Fransa’yı sağ ağırlıklı bir gelecek için hazırlıyor olabilir.
Bir Chirac ya da Sarkozy dönemi gibi “sert ama sistem içi” bir sağ dalganın önü açılıyor. Macron sonrası doğacak boşluk, sol yerine bu tip sağcı figürlerle dolabilir.

Marine Le Pen Aday Olmazsa Ne Olur?
Le Pen’in yargı süreci nedeniyle 2027’de aday olamama ihtimali ciddi ciddi masada. Bu da RN seçmenini ya sandıktan uzaklaştıracak ya da “daha rafine” ama aynı fikirlerde bir adaya yönlendirecek. Bruno Retailleau’nun çizgisi tam bu noktada devreye giriyor: Aşırı sağcı değil ama “onlara yakın”. Bu, merkez sağın RN’ye kaptırdığı alanı geri alması için eşsiz bir fırsat olabilir.
Bir “un radical sous costume républicain” yani cumhuriyetçi gömleği giymiş aşırı sağcı bir figür olarak, Retailleau tam da merkez seçmeni ürkütmeden sağcı seçmeni toplayabilir.
Seçime iki yıl kala Fransız siyaseti yeni bir denge arayışında. Sağda Retailleau’nun yükselişi net bir yönelişin işareti. Macron sonrası merkez boşalırken, sağ blok saflarını sıkılaştırıyor.
Soldaysa manzara daha karmaşık ama tamamen umutsuz değil.
France Insoumise (LFI), uzun süredir radikal solun dinamosuydu. Ancak son aylarda parti içinde yaşanan liderlik krizleri, Mélenchon’un aşırı kişiselleşmiş söylemleri ve kadın vekillere karşı tavırları, genç seçmenlerde ve bazı eski destekçilerde ciddi kopuşlar yarattı. Parti içi hesaplaşmalar medyaya yansıdı, birlik imajı zedelendi.
Tam bu boşlukta iki farklı figür ön plana çıkıyor: Raphael Gluksmann, Avrupa seçimlerindeki başarısıyla sosyal demokrat ve çevreci seçmenin umudu haline geldi.
Francois Ruffin ise Mélenchon’un karizmasından uzak ama halkla doğrudan teması güçlü, işçi sınıfının duygusuna hitap eden, “sol popülist” damarı temsil ediyor.
Glucksmann etik ve Avrupa yanlısı bir sol inşa ederken, Ruffin daha tabandan gelen, sistem karşıtı bir dil kuruyor. İkisi birlikte, LFI’nin dağınıklığından doğan boşluğu doldurabilir.
Le Pen’in olası yokluğunda, Macron’un çekilmesiyle doğan merkez boşluğunda, Retailleau nasıl sağın iddialı adayıysa; Glucksmann ve Ruffin gibi figürler de solun yeniden yükselişi için fırsat sunuyor.
Kısacası: 2027’ye giderken sadece sağ değil, sol da kendi iç dönüşümünü yaşıyor. Eğer bu dönüşüm, iç hesaplaşmayı bir kenara bırakıp ortak bir hikâyeye dönüşebilirse, Fransa’nın siyasi geleceğinde dengeler yeniden kurulabilir.
TARIK ASLANHAN