Psikoloji

En Son Cümleye Hapsolmaktan Başka Bir Yol Var

En Son Cümleye Hapsolmaktan Başka Bir Yol Var

Hayatın belli noktalarında hepimiz kendimizi tek bir cümlede hapsolmuş hissedebiliriz. “Yetersizim,” “Değerli değilim,” ya da “Beni kimse anlamıyor” gibi, bilinçaltımızın özellikle çocuklukta ya da travmatik deneyimlerde kaydettiği bu tür cümleler, Lacan‘ın dışa vurduğu gibi, bizi “bölünmüş özne” haline getirir. Lacan‘ın çağrısı tam da burada başlar: Kendini sınırlayan bu dil örüntüsünü tanımak ve bunu aşmak için öznel bir yolculuğa çıkmak.

Lacan‘ın düşüncelerine göre, insan öznesi dille, yani simgesel düzenle kurulur. “Kendimizi dışa vurduğumuz tüm cümleler, bizi hem tanımlar hem de sınırlar,” der Lacan. Söylediğimiz her şey, iç dünyamızı dışa taşırken bir yandan da bu işlevi yerine getirir: Bir kutu çizer, bizi bu kutuya hapseder. Bir çocuğun ilk “Ben” deyişi, kendini aynada tanıdığı o meşhur “ayna evresi,” aslında özne olmaya doğru atılan ilk adımdır. Ancak bu “Ben,” bir yandan da çocuğun kendi farkındalığıyla çelişir. Bu çelişki, bizi hayat boyu “eksiklik hissi”yle yaşamaya mahkûm eder. Peki, bu eksiklikle nasıl başa çıkılır? Lacan, dış bir kurtuluşun olmadığını, kurtuluşun ancak kendi bilinçaltımıza, kendi çatışmalarımıza bakarak bulunabileceğini söyler. Diğer bir deyişle, “En son cümleye hapsolma,” der, “ama bu cümleyi fark etmeden de özgürleşemezsin.”

Lacan‘ın çağrısı, simgesel düzenin ötesine geçmektir. Burada şu soruyu sorarız: Beni tanımlayan cümleler, aslında kimin sesi? Anne-babamın eleştirileri mi? Toplumun dayattığı beklentiler mi? Yoksa kendi içimde yarattığım ama bir türlü kabullenemediğim bir gerçeklik mi?

Lacan‘ın klinik pratiğinde, danışanlarından bu söylemleri çözümlemelerini ister. Bu, aslında her birimizin kendi öznel yolculuğudur. Bir danışanın “Ben asla yeterince iyi değilim” gibi bir cümleyi ifade ettiğini düşünün. Lacan için bu cümle, bilinçaltında tekrar eden ve kişiyi sınırlayan bir “yük” gibidir. Fakat bu farkındalık, kendimizi yeniden yaratmamızın ilk adımıdır.

“En son cümle”den kurtulmanın yolu, onu fark etmek ve sorgulamaktan geçer. “Yetersizim” cümlesi yerine, “Benim değerim kendi deneyimlerimde” diyebiliriz. Lacan‘ın dilinde bu “gerçekle” yüzleşerek yeni bir “simgesel düzen” yaratma çağrısıdır. Kendi ‘son’ cümlelerini bulmak, insanın kendini yeniden yaratma cesaretiyle başlar. Kimi zaman can acıtan bu cümlelerin aslında daha derin bir anlamı vardır. Ve belki de en önemlisi, bu cümlelerin bizi dönüştürecek şifreleri taşıyor olmasıdır. Unutulmamalıdır ki: Hapsolduğumuz cümleler, bir zamanlar bir kırıklık yaratmış olsa bile, bizi daha güzel bir bütün haline getirmek için oradadır.

Uzm. Psk. Dan. Elif AKTAŞ

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu