PsikolojiYaşam

Çalışan Anneler ile Çocuklarının Bakım ve Bağlanma Süreçleri

Günümüz koşullarının gelişimi neticesinde kadınlar da erkekler kadar, hatta daha fazla sosyal yaşamın ve iş yaşamının içerisinde bulunmaktadır. Bu sebeple evlenip bir çocuk sahibi olduklarında maalesef işlerini ve kazanılmış haklarını kaybetme endişesiyle çocuklarının bakımlarını ikincil kişilere bırakmak zorunda kalabilmektedirler.

Çocuk diğerleri ile de güvenli bağlanma gerçekleştirebilse bile hiçbir zaman anne ile olan verime ulaşamayacaktır.

Bu hususta her ne kadar yapılan araştırmalar ikincil bakım veren kişilerin çocukların ihtiyaçlarını acil ve yeterince karşıladıklarında güvenli bağlanmanın gerçekleştiğini gösterse de bu konuya farklı bir bakış açısı ile yaklaşmak istiyorum. Öncelikle annenin çocuk için ana öğün olduğu unutulmamalıdır. Çocuğun anne ile kurduğu ilişki ve bakımın acil ve yeteri kadar karşılanıyor olması halinde çocuk duygusal olarak doyuma ulaşmakta ve herhangi bir duygusal açlık yaşamamaktadır. Aynı zamanda dış yaşama karşı daha özgüvenli ve daha dışa dönük davranabilmektedir. Anne dışındaki tüm bakım verenler ise ara öğünler gibidir. Çocuğu duygusal olarak hiçbir zaman aç bırakmaz; ama tam manasıyla bir doyuma da ulaştırmaz. Bu hususta, güvenli bağlanmanın skalaları olduğunu düşünüyorum. Örneğin; anne bu skalada en tepede yer alırken, bunu sırasıyla babaanne-anneanne, teyze-hala, tecrübeli ve güvenilir yakın komşu, bilinçli bakıcı takip etmektedir. Bu arada saydığım tüm bu kişilerin çocuğun ihtiyaçlarını acil ve yeterince karşıladıklarını kabul ederek ilerliyorum.

Çocuk diğerleri ile de güvenli bağlanma gerçekleştirebilse bile hiçbir zaman anne ile olan verime ulaşamayacaktır. Bu sebeple annelerin bir öncelik yapmaları gerektiğinde çocuklarına daha iyi bir gelecek hazırlamak amacıyla çalıştıkları işin en azından bir süre çocuklarının önüne geçmemesi gerekir. Bu süre ortalama dört yıl olmalıdır. 0-3 yaş arası bağlanma, ego gelişimi ve gelecek kişiliğin temellerinin oluşumunu kapsadığı için çok önemlidir. 4 yaş ile birlikte ise çocuk kendi yaşıtları ile ilişki kurmak ve sosyalleşmek istemekte bu sebeple bir kreş ve anaokulu yaşamı başlamaktadır. Bu süreden sonra annenin çalışma hayatına geri dönmesi hem çocuk hem anne için çok daha yararlı olmaktadır. Aksi halde çocuğunu çalışmak için başka kişilere bırakan anneler ciddi psikolojik sorunlar yaşayabilmekte ve yaşatabilmektedir.

Çalışmak zorunda kalan ve çocuğunu bir bakıcıya bırakan annelerimizin bu durumunu bir örnekle somutlaştırmak istiyorum. Galeriden sıfır kilometre aldıkları aracı ben çok yoğunum kullanamıyorum al sen kullan biraz deyip bir başkasına emanet etmeye benzetiyorum. Bir başkası ne kadar iyi niyetli ve dikkatli kullanırsa kullansın arabayı asla sahibi gibi özenle kullanamayacaktır. Bu sebeple annelerin bir zaruret olmadan çocuğunu bir başkasına bakım için bırakmasını aynı şekilde değerlendirmek gerekmektedir.

Çalışan annelerin en büyük handikaplarından birisi ise ne tam olarak kendilerini işe verebilmektedirler ne de çocuklarının yanında olmayı başarabilmektedirler. Bu durum anneleri daha mutsuz kılmakta ve içsel çatışmalara sürüklemektedir. Bu husus göz önünde bulundurulduğunda çocuktan vazgeçilemeyeceğine göre işten vazgeçilmesi ve en azından çocuğun bağlanma süreci tamamlanana kadar iş hayatının rafa kaldırılması anneleri daha çok mutlu edecektir.

Bu durumun mümkün olabilmesi için ise eşlerin çocuk sahibi olmayı düşünmeye başladıktan sonra aile planlaması yaparak planlı bir şekilde çocuk sahibi olmaları büyük önem arz etmektedir. Ailenin çocuğun bağlanma süreci bitene kadar maddi ve manevi ihtiyaçlarını karşılayabiliyor olması gerekmektedir. Ayrıca yaşadıkları ülkelerdeki aile bakanlıklarının ailelere bu imkanı sağlamaya yönelik maddi ve manevi destekleyici projeler geliştirmesi de çok değerli olacaktır.

Psikolog Mehmet ÇAĞ

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu