EdebiyatKültür-SanatYaşam

Kadife Kaplı Paris Defterim 5

Kadife Kaplı Paris Defterim 5

5.

Nisan ayı, bilgisayarımla da olsa birkaç günlüğüne Türkiye’ye gitmenin bir yolunu buluyorum. Annemin yanına geçmeyi planlıyorum. Böylece keyifle uzaktan çalışacağım. Mesai dediğin hızla geçen, biten bir şey. Avşa’ya gidiyorum. Zaten Avşa’yı delicesine özlemişim. Dalgalan deniz, kop fırtına ben geliyorum.

Günü ayrı doğar, gecesi ayrı batar. Boş sokaklar, kapalı dükkanlar, berrak deniz. Marmara kararsızdır bu mevsimde, bir hırçınlaşacak sanırsın sonra sakinleşiverir. Saman alevi gibidir. Siz yine de öfkelendirmeyin rüzgarı. Asıl odur elebaşı.

Bizim ev denize yürüyerek beş – on dakikadır. Evin ferah bir balkonu vardır. O balkonun yılların eskitemediği sandalyesinde oturdum, çay içiyorum. Zeytinyağlı biber dolması ve börek getiriyor annem. Erik ağacının dallarını titretiyor rüzgar, ufak bir ürperme geliyor. Bir ikinci yeni şiiri geçiyor aklımdan. Kuşların sesine aldırış etmiyorum. Rüzgar sertleşmeye başladı. Avşa hep böyledir işte. İçeri girdim. Bu evi doğduğumdan beri bilirim.

Küçük sarışın bir kız, şarkılarıyla neşesiyle çiçek gibi açarmış mahallede. Çok severmiş konser versin tek tek tüm evlerde. Denizi de severmiş küçük kız. Daha bebeklikten yengeç yengeç denize kaçarmış kumların üzerinden. Önce simidi bırakmış, sonra da kolluğu. Ama annesi pek yemek yediremezmiş bizimkine. Perişan olurmuş peşinden, sahillere meyveler, çorbalar gelirmiş de küçük kız bana mısın demezmiş. Yengesi yedirirmiş yemeklerini, ona nazı geçmezmiş. İnadı annesineymiş herhalde.

Küçük kız, bebek arabasıyla gezerken halkını selamlarmış. Herkes bayılırmış bu sarışın bebeğe, mahallenin çocukları sırayla bir o yana bir bu yana gezdirirlermiş. Oyun çağına gelince üst mahallenin, yan mahallenin çocuklarıyla arkadaş olmuş küçük kız. Yazlıkçı çocukları, kışlıkçı çocukları, hepsiyle oyunlar oynarmış. Farklı kültürler, sosyo-ekonomik seviyeler umurunda değilmiş çocukların.

Küfür bile öğrenmiş küçük kız çocuklardan birinden. Balkondan bağırmış bir gün arkadaşına. Annesi çok şaşırmış, küçük kıza yakışmazmış öyle konuşmak. Ne güzelmiş çocuk olmak, kapı önünde kumdan çamur, çamurdan dünyalar yaratmak.

Eski yastıkları, minderleri alıp evler kurarlarmış arkadaşlarıyla. Bir gün küsmüş iki ayrı grup. Küçük kıza demiş ki biri “Ya onlarla konuşacaksın ya bizimle.” Küçük kız ne yapsın bilememiş, duyduğu en saçma şeymiş. O gün başlamış stratejiler kurmaya. Büyümenin ne demek olduğunu anlamaya.

Tekrar çıkıyorum balkona. Bir çay daha koyuyorum fincanıma, avucumun içine alıp ısınıyorum.

Hilal DEŞAT

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu